Renklerin Dili
RENKLERİN DİLİ
Renkler önemli mi gerçekten? Her zaman değilse de evet. Örneğin deniz ve gök mavi, ağaç ve çimen yeşil, toprak kahvenin tonlarında, patlıcan mor, domates kırmızı, muz sarı, portakal turuncu, neden?
Bu sorunun cevabı konusunda farklı değerlendirmeler olsa da, ortak noktaları şu, renkler insan için önemli ve insan üzerinde etkili.
Eğer öfkelendi isek, kızarıp bozarırız.
Eğer kin duymuşsak ya da büyük bir kayıp yaşadıysak mosmor kesiliriz.
Eğer utandıysak kıpkırmızı,
Eğer korktuysak bembeyaz,
Eğer yorulduysak kara sarı,
Eğer kötü duygular bizi esir aldıysa kapkara kesiliriz.
Eğer bebek gibi masum duygular sarmışsa yüreğimizi, pembeleşir.
Eğer sevinç kaplamışsa yeşerir, çiçek açarız sanki.
Yani renkler içimizde, yüzümüzde, yanımızda, yöremizde, elimizde, evimizde, dünyamızda, ahiretimizde, hep bir anlam yükü ile karışımıza çıkıyor. “Ya Rahmân; öyleyse biz kulların acizliğimizi itiraf ederek senden, yüzü kararanlardan değil, ağaranlardan olmayı diliyoruz.”
el-Muhyi olan Rabbim! Hayatımızdan tüm kötü renkleri sen gider ve bizi renkli, canlı, umutlu eyle. Âmin!
Hatice Dilek Öztürk “Sarp Yokuş adlı kitabıdan alınmıştır”
- Published in Makalelerim
Veli Kıvamında Deli Olmaya Var Mısınız?
VELİ KIVAMINDA DELİ OLMAYA VAR MISINIZ?
Yakında doğumunuz var!
Yakında davetiniz,
Yakında sınavınız,
Yakında düğününüz,
Yakından da yakın da belki de ölümünüz!
Ne davet edebileceğiniz,
Ne toplananları görebileceğiniz,
Ne telafisi olan bir sınav,
Ne düğüne benzeyen bir hal var!
Şimdi istediğiniz, yakardığınız, beklediğiniz,
Korktuğunuz zaman zaman,
Nedenlerini çok iyi bildiğiniz sebeplerle korktuğunuz, bir an şimdi.
Şimdi vuslat.
Şimdi huzurda olmak.
Şimdi susmak.
Ancak o ana dek hoşnut edebildi isen Onu,
Konuşabilir olmak.
Onu hoşnut etmek çok mu zordu?
Çok mu zordu her daim O’nu anmak?
Çok mu zordu her işinde O’nu razı etmek için yorulmak.
Oysa ne de çok şey ve kişi için yorulmuştum ben bu güne dek.
O’nun emrini yerine getirirken yorulduklarım mı?
Şimdi rahmet!
Ya diğerleri?
Allah’ım o ne derin bir pişmanlık günüdür.
Düşünmeye bile korkuyor,
Ve korktuklarımdan emin kılmanı diliyorum.
Sen affı seversin bizi affet! diyorum.
Sana yürürken,
Senin verdiğin ayakla bile Sana ihanet etmekten,
Seninle konuşabilir olup olmayacağımız bile bilmezken,
Sarf ettiğimiz onca kelimeyle,
Seni kaç kez gazaplandırdık kim bilir Rabbim!
Senin bize verdiklerini bile Sana vermekte,
Senin için sevmekte,
Senin için ölmekte,
Geri durmayacak bir hali kuşanmak istiyorum.
Zırhımı sarınıp,
Önce ey nefsim!
Sus artık!
Yeter!
Seni çok iyi tanıyorum demeyi istiyorum!
Ve sonra nefsimden gayrisine de,
Ya siz?
Benimle dosdoğru yolda ölmeye değil,
Yaşamaya bile gelmekte imtina edecekseniz,
Yüreğim yeteri kadar yorgun,
Ben yük olmakta, yük almakta istemiyorum.
Yükü yükleyen Allah ise kaldırabiliriz o kesin,
Ama sen!
Yükü birlikte yüklenmeye var mısın diyorum?
Yokum diyenlere ise,
Rabbimden selamet diliyorum.
Niye mi?
Mümin kaba sözlü ve lanetçi olmazda ondan.
Kim bilir?
Olanda hayır vardır.
Bekleyelim ve görelim diyerek,
Tüm işlerimin sonunu Rabbime bırakıyorum.
Zoru seviyorum ama Allah içinse kardeşler.
Nefsim için mi?
Hayır! Hayır! Hayır!
Artık hep kolayı diliyorum.
Bana artık hayatı kolay kıl Rabbim!
Senden helal olanın, en kolayını diliyorum.
Bana rağmen beni tutanlarla,
Bana rağmen beni doğrultanlarla,
Bana rağmen benden çok beni düşünüp,
Yapma dur! diyenlerle,
Güvenli, şikesiz, temiz, duru, sıcacık,
Sevgi dolu bir yolculuğa çıkmak,
Sonra huzura davet edildiğimiz anda tereddütsüz,
Hep birlikte,
Tek yürek,
Lebbeyk! Allahumme lebbeyk! diyerek.
‘Şehadet ipini’ göğüslemek istiyorum.
Ne o inanmayanlar mı var?
Edebiyat olduğunu sanıp, alayla başını sallayanlar,
Sivri dilleriyle ve zanlarınca,
Biz inananlar adına kalemi kıranlar,
Hesabımızı dürenler mi var?
Kimin sözünde durduğunu görene dek bekleyin!
Elbette biz de beklemekteyiz diyorum!
O güne gelene dek ise,
Siz değerli kardeşlerimle,
Sürüden bir karış ayrılmadan,
Safta kalarak,
Safı saflaştırmak için,
Safiyane gayret edip,
Veli kıvamında bir deli olabilmeyi diliyorum.
Kaç fırın ekmek gerekiyorsa yemeden ve ‘olmadan’,
Huzuruna varmak istemiyorum.
İşte benim hazırlıktan muradım bu.
‘Bu delinin duasını kabul buyur Rabbim!’
Yalnız senin sevginle yanmak,
Ve sana olan sevgimi, arttıracak sevgileri kuşanmak,
Gayrisini çöpe atmak istiyorum Rabbim!
Temizliğime yardım et!
Yüküm çok!
Yolum sarp!
Yardımını diliyorum.
Amin!
Hatice Dilek Öztürk
Sarp Yokuş 2 Adlı Kitabından Alıntı
- Published in Makalelerim
Bir Ayetin Düşündürdükleri
Bir Ayetin Düşündürdükleri!
‘De ki: Allah’a iftira edenler elbette felah bulmazlar.’ Yunus suresi 69
Peki bunlar kim?
1-Allah’ın dışındakilere yaratma gücü atfedenler.
2-Allah’ın dışındakilere hükmetme gücü atfedenler.
3-Allah’tan gizli iş yapabildiğini zannedenler.
4-Allah’ın gücünün kendilerine yetmeyeceğini iddia edenler.
5-Allah’a herhangi bir acziyet atfedenler.
6-Allah’ın dinini beğenmeyip yeni yaşama biçimlerini benimseyip övenler.
7-Allah’ kitabını ukalaca eleştirme hakkını kendisinde görenler.
8-Allah ile Peygamberlerini birbirinden ayırıp, haşa Allah’ın seçimlerini beğenmeyenler.
9-Dünyada veya Ahirette işledikleri kötü işleri yüzünden azabı hak edenlere sözde acımaya kalkıp, Allah’ın hikmetle hükmettiğine inanmayıp, zulmettiğini iddia edenler.
10-Bilinçli yaptıkları kötülükler için bile ‘Allah izin vermeseydi biz bunları yapmazdık’ diyenler.
11-İpini koparmışcasına yaşamayı seçip, Allah’ın verdiği aklı Allah’a isyanda kullanıp, ‘Ben kimseden emir almam!’ deme cür’etini gösterip, Allah’ın Cebbar olduğuna aldırmayıp, kendini ilahlıkta Rabbine eş tutanlar.
12-Allah’ın mülkünde, Allah’ın kullarını kendilerine köle edinenler ve seve isteye köle olup Rablerinin varlığını, birliğini yok sayarcasına yaşayanlar.
13-Dünyada afiyetle yaşayıp sonunda muhteşem bir ödülü hak etmek yerine, zelil bir hayatı tercih ettiği için zulme maruz kalıp, ‘Biz mi istedik dünyaya gelmeyi? Biz acze düşürüldük .’diyerek verilmiş iradelerini bile yok sayanlar…
Listeyi uzatmak mümkün kardeşler.
Rabbim bizleri unutarak yahut bilmeyerek yaptıklarımızdan sorumlu tutmayacağını Kuran’da müjdeler lakin;
Biz bilmemeye uğraşırcasına yaşayıp bildiklerimizi, duyduklarımızı hafife alırsak vay halimize!
Lütfen dikkat kardeşlerim:
‘O (Kuran) şaka değildir!’ Tarık Suresi 14
Ya Rahman bizi sana, tam da senin bizden istediğinin gibi iman edenlerden eyle. Haddi aşmaktan, aşanlara ortak olmaktan, aşanları sevmekten yahut savunmaktan sana sığınırız Rabbim!
Amin
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Var Mısınız?
VAR MISINIZ?
Tüm okur yazarları KUR’AN okumaya davet ediyorum.
Niçin mi?
Bu güne kadar onca kitap bitirdiğiniz halde Kuran’ı hâlâ okumadıysanız, kendinize yazık etmişsiniz de ondan.
Lütfen tüm kitapları bir tarafa bırakıp önce Kuran’ı gereği gibi:
Okuduklarınıza İMAN ederek,
Derin derin düşünerek,
Anlama gayreti içinde,
Samimiyetle, dura dura okuyun!
Eğer hâlâ sonuna kadar hiç okumadıysanız,
Hiç değilse bu demden itibaren okuyun.
Tâ ki içindekileri rahatça hatırlayıp yaşar hale gelene dek tekrar tekrar okuyun.
Hayatta tekrar tekrar okuduğum halde bıkmadığım tek şey Kuran!
Bu kitap ölülerin ardından okunsun diye değil, diriler ders alsın diye geldi.
Okuyun!
İnanın!
Ve Yaşayın!
Görün bakın hayatınızda neler nasıl değişecek!
Çünkü:
Kuran capcanlı bir kitaptır ve iman ehlini yüreğine basar.
Kuran akıllar üstü bir kitaptır ve akıl oyunları ile aklı sulandırmaya çalışanların aklını sulandırır.
Kuran İlimler üstü bir kitaptır. Sözde ilmi olduğu aslında şarlatanlık yapanların foyalarını zamanla ortaya çıkarır.
Kuran ihtiyaç olanı, gerektiği kadar açıklar. Mantıksız hiç bir soru ya da konuyu içinde barındırmaz.
Kuran insana kendisini ve kendi dışındaki herkesi ve her şeyi tanıtan tek gerçek bilgi kaynağıdır.
Kuran hükümleri kıyamete kadar geçerli olacak evrensel yasalar bütünüdür.
Kuran sizi içinizden diriltir. Özünüzü durultur.
Sizi iki dünyalı yaşatıp, ölümle yok olmaktan kurtarıp, ‘Dile benden ne dilersen’ diye çağıran bir Rabbe kavuşturur.
Kim ki bu çağrıya güzel bir cevap verir, Kuran’ ı bir hayat rehberi yapıp yaşarsa kurtulur!
Haydi var mısınız Kuran’ ı Okuma-Anlama- Yaşama seferberliği başlatalım.
Ben de varım diyenlere bir okuma planı önermek
istiyorum.
İlk okumada nüzul sırası ile başlayıp günde beş sayfa okuyun ve kısa notlar alın.
Böylece dört ayda hatiminiz bitmiş ve yıl sonu üç hatim bitirmiş olacaksınız.
İkinci yıl günde on sayfa okuyun ve senede altı hatime ulaşın.
Üçüncü yıl günde yirmi sayfa okuyarak senede oniki hatimi tamamlamış olun.
Yeter ki anlamını düşünerek ve sindirerek okuyun.
Ve artık her yıl Kuran’ ı oniki kez hatmederek Rabbimizin karşısına çıkmayı hedefleyin.
Görün bakın hayatınız nasıl güzelleşecek.
Ben bu programı uygular ,
bir ömrü KURAN’lı yaşarım diyen herkese gönül dolusu selam ediyorum.
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Kim Kendini En İyi İfade Eder?
KİM KENDİNİ EN İYİ İFADE EDER?
Söyleyeyim mi? Bence cennet vizesine sahip olacak olanlar.
Çünkü onlar;
Söz söylediler, söylediklerini eylemleri ile desteklediler. Dinlediler, dinledikleriyle kalmayıp dinlediklerine itaat ettiler. Gördüler, gördüklerini gönülleri yalanlamadı, bir delikten bir daha ısırılmadılar. Bildiler, bildiklerinde ise eşek olup yük almadılar, insan kalıp yol aldılar. Sevdiler, sev denilenleri, sevilmesi gerektiği kadar. Ne şirke battılar ne de nankör oldular. Nefret ettiler; Allah’a ve Rasûlü’ne düşmanlık besleyen her kişi ve kurumdan, eylemden fersah fersah kaçtılar. Verdiler; istemek için veya karşılık görmek için değil, kabul olunur mu kaygısıyla arınmak için, karşılıksız verene şükretmiş, nimetin hakkını vermiş olmak için, gözü kapatmadan, hoşnutlukla alınacakları verdiler. Güldüler; nerede bir kardeş görseler, yürekleri acı ile kavrulsa da gül derdiler, güven verdiler. Ağladılar; ellerinden geleni yapsalar da istedikleri olmadığında, yakarırken, yaş dökerken bile sustular. Çığırtkanlık yapmadılar. Dille ve elle değil, kalple ve gözle ağladılar. Yürüdüler; sarp bir yokuşu çıktılar, yoruldular, terlediler fakat yılmadan insanlık ordusuna katılıp Âdem’den bugüne uzanan salihler zincirine bir halka da onlar oldular. Öldüler; gözleri açık gitmediler. Gelenin kim olduğunu bildiler, kavuşma anının heyecanı kapladı bedenlerini, bir serçe gibi son kez attı kalpleri. O’nun hoşnutluğuna ermek için, aşkla canlarını sundular, umduklarını buldular.
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Ölüme Nişanlı Hayat
ÖLÜME NİŞANLI HAYAT
Ey Rabbimiz!
Bizler sana yakarmakla hiç mutsuz olmadık.
Sana yöneldiğimizde hiç darda kalmadık.
Adın tutuşan yüreklerimize esenlik,
Varlığın titreyen bedenlerimize emniyet,
Kitab’ın rehberimiz,
Peygamber’in önderimiz olduğu sürece, sırtımız hiç yere gelmedi.
Hiç ağlamaz, müjdeleşirdik vaat ettiğin cenneti görmüş gibi inanabilseydik.
Hiç gülmezdik; her anımıza şahit seni, unutmuş gibi davrandığımız her dem,
Kendi cehennemimize har eklediğimizi bilebilseydik.
Ve sevebilseydik onu, onun seni sevebildiği gibi onun bizi sevebildiği gibi
Onun ümmetim diyebildiği gibi
“Annem ve babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlü!” diyebilseydik.
Fakat biz ahir zaman ümmetiyiz.
Ummadığımız anlarda yakalandık ölüme,
Ölümü düğünümüzü bekler gibi bekleyemedik, sevemedik bir türlü,
Üç günlük dünyaya, üç asırlık gibi bağlandı kalplerimiz.
Biz ebed nedir? Sınırlı kapasitemizle ölçüp biçemedik.
Hep kandık, hep aldandık, hep sandık ki, daha bitmedi, hâlâ vakit var.
Fakat umulmadık bir anda yakalandık!
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Sizin Kahramanınız Kim?
SİZİN KAHRAMANINIZ KİM?
Sanal âlemde seçtiğiniz bir oyunda en güçlü karakter kim?
Vuran, yıkan, öldüren, tv’de en çok reyting aldığı iddia edilen bir dizide, başroldeki kadın yahut erkek mi?
Ateşten kostümler ve hâllerle poz veren, radyoda cıvık espriler yapan bir DJ mi? Ahlâkı, dili, katleden bir futbolcu mu yoksa? Babamız gibi 1000 erkeğin 1000 yılda kazanamayacağı parayı bir transferde kazanan. Bir ömür topla yatıp topla kalkan!
Sanatı için sanat yaparken, dünya için ahiretini kaybeden bir nefis bülbülü mü? Ağlatan, azdıran, çıldırtan. Yoksa ringde bir vurdu mu ağız burun dağıtan bir vahşi mi? Zulmü sevdiren, alkışlatan, coşturan!
Bir yarışçı mı yoksa? Ölümüne girdiği yarışlarda bilmem kaç liralık arabanın camına sinek gibi yapıştığı ana dek, ralli yaparcasına, toz toprak demeden, aşkla gaza basan. Modernitenin esirlerine unutulmaz anlar sunan, bir otomobil ya da motosiklet yarışçısı mı?
Ben bu filmi, bu müziği, bu oyunu, bu programı, bu maçı, bu zalimliği, bu deliliği izlemeye gelmedim. Benim rolüm kulluk. Ritmim Kur’ân, programlayanım Rahmân, yol rehberim ise Hz. Muhammed.
Var mısınız?
Biri sizi gözetliyor farkında mısınız?
Öyleyse kim cennet ister? Elini kaldırsın!
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Yardım Edin!
YARDIM EDİN!
Çocukluğun en güzel yanı dert tasanın olmayışı mıydı?
Büyüdünüz mü?
Öyle ise sakın bir çocuğa kaldıramayacağı dertleri yüklemeyin!
Yaşlılığın en güzel yanı torun sevmek mi?
Yaşlandınız mı?
Öyle ise torunlarınızı çil yavrusu gibi muhabbet hanenize toplamayı bilin.
Genç olmanın en güzel yanı dinç ve enerjik olmak mı?
Öyle ise gücünüzü ve varlığınızı, sizden küçük ve büyüklerin hizmetinde kullanın,
Emperyalist teknoloji tasarımcıları ve firmalarının değil.
Artık bir anne adayı mı oldunuz?
Dünya da daha önce var olmayan kutsal bir emanet taşıdığınızı bilip,
Yavrunuzu size verene nasıl adayacağınızı öğrenin
Ve tabi ki siz de O’na adanın.
Adanmış bir Can’ın annesi olmanın izzetiyle, hamileliğiniz boyunca mutlu olmayı başarın.
Bir baba adayı mısınız yoksa?
Öyle ise İbrahim’i bir duruş için
Kime, nerede, ne söyleyeceğinizi,
Kim için neden vazgeçebileceğinizi bilin,
Gerektiğinde ise baltayı elinize almanın ciddiyetine erin.
Yukarı da saydıklarımın dışında bir kategoridesiniz diye,
Size sözüm yok zannetmeyin.
Sözüm insanım diyen herkese.
Siz siz olun,
Hemen şuracıkta şimdi
Ya kendinizi ya da kendinizle birlikte herkesi
Cehennemin yakıtı olmaktan koruyacak bir yol, bir yöntem bulun ya da bulmuşa uyun!
Sesimi duyan var mı?
Lütfen ses verin!
Vakit nakitten çok daha değerli.
Nakit kaybedilirse kazanılır fakat vakit asla değil mi?
Öyle ise harekete geçmekte lütfen gecikmeyin!
Yol İşte!
Virajıyla, patikasıyla, otobanıyla yol işte.
Kimi zaman zor ve dik.
Kimi zaman hızlı ve kolay.
Kimi zaman ağır aksak.
Kimi zaman pür neşe.
Kimi zaman katran yüklü bir gece.
Yol işte.
Yolcu olduğumuzu veya yolda olduğumuzu unuttuğumuz an başlıyoruz şikayete.
O niye şöyle?
Bu niye böyle?
Nedenler, nasıllar, niçinler.
Sorular, sorunlar, sorunlular.
Ve biz!
Köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığınız,
Tehdit edildiğiniz,
Suçladığınız,
Yargılandığınız,
Haksızlığa uğradığınız,
Konuşmayı bile anlamsız bulduğunuz,
Konuştuğunuzda ise boş konuşmuşçasına yadırgandığınız,
Sizi size yabancılaştıran haller ve tavırlar,
Sizi sizden iyi tanıyormuşçasına yapılan yorumlar,
Size rağmen, siz adına alınan kararlar,
Sizsizlikte kaybettiklerini size yıkanlar,
Sizinle olmayacak olmasını anlamlandıramayanlar,
Hayatı dar etmeye çalışanlar,
Ne yola, ne yolcuya, ne de yolun sahibine;
Hürmeti, itaati, vefası olmayanlar,
Olmadığının bile farkında olmayan, olamayan, oldurtmayanlar.
Oysa bizden istenen bu değildi değil mi?
Kulca yaşamak olmalıydı hedefimiz!
Hadi bu güne dek yapmadık, yapamadık,
Yahut bir şekilde başaramadık diyelim.
İyi ama;
Kendi dışında herkesi suçlayan,
Kendi dışında herkese kin kusan,
Kendi dışında kimin ya da kimlerin ne istediğini önemsemeyenlerin var olduğu şu dünya da,
Siz ve kendim içinse şu duayı ediyorum:
Rabbim bana ve tüm inanan kardeşlerime,
Deniz’de kuru bir yol aç!
Balığın karnından bizi kurtar ve yemyeşil bir vadiye çıkar.
Gökten ve yerden bizi rızıklandır.
Bize kurtuluş yollarını Sen hazırla.
Bize Hikmet yağmurları yağdır.
Düşmanlarımızı zelil,
Tüm Ümmeti Muhammediyi Aziz eyle!
Yolun sonuna varana dek,
Bizi yol da tut.
Yolu yolumuz olanlarla yollarımızı sana çıkar.
Fitnenin kol gezdiği her yerde,
Bizi bize ilk bakışta tanıt.
Düşmanlarımızın ise, bize uzanan ellerini kurut!
Mazlumun hakkını zalimden alacak bir güce ulaşana dek,
Güç ver Rabbim!
İhlas ver Rabbim!
Yalnızca seni hoşnut edecek bir bilinçle,
Sana bir ömür say yapmak istiyorum.
Tüm acziyetimle şahsım adına,
Ve seni gerçekten seven kulların adına,
Sana yakarıyorum!
Duamızın kanatlarını kıracak,
Amellerimizin dünyadayken affını diliyorum!
Dua edilecekte,
Dualara icabet edecekte,
En hayırlı şekliyle lütfedecekte,
Yalnız sensin, sen Rabbim!
Diyor ve ekliyorum!
Ben Sana dua ettikten sonra hiç mutsuz olmadım!
Canımın sahibi biricik Rabbim!
İçimin ta içini, en özeliyle bilenim!
Amin.
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
‘İşte’lerin Olmadığı Bir Hayata Özlem!
‘İŞTE’LERİN OLMADIĞI BİR HAYATA ÖZLEM!
Zamanı lehinize işler hale getirmektir hayat.
Akıp giden,durmak bilmeyen, kısır döngü gibi görünse de,
Aslında her an yepyeni gelişmelere açık bir yön saklıdır içinde.
Gün geçer, ay ve yıl kovalar sanki birbirini,
Ve siz bir gün, bir an, olmadık bir zaman da geriye dönüp baktığınızda,
Ne çok şeyin takıldığını anlarsınız eteklerinize değil mi?
Ne çok şey birikmiştir, omuzlarınızda, kollarınızda ve gönlünüzde.
Ve ne çok şey geride kalmıştır, isteseniz de istemeseniz de.
Hayat bir şelale misali akıp gitti sanırsınız avuçlarınızdan,
Oysa biriken birikmiştir bir yerlerde.
Biriktirdiklerimin hantallığı mı yoksa şu beni saran diye düşünmeli,
Bir yeni güne daha aynı kötü hislerle başlamamak için,
Değişmeli, dönüşmeli, zıplamalısınız tırabzanlardan.
Kim bilir belki de bu son gününüzdür ne dersiniz?
Son kez sunulan nimeti tepişiniz,
Sırtınızı dönüp gidişiniz,
Aldırmadan ezip geçişiniz olabilir.
İşte tam da bunun için çok ince düşünmeli,
Sağlam hesap yapmalı,
Tüm kabiliyetlerimi sonuna kadar kullandım mı diye, kendinizi tartmalısınız.
Kimse sizin yerinize koşacak,
Kimse sizin yerinize yürüyecek,
Kimse sizin yerinize tutacak değil.
Bu hayat sizinse eğer, önce siz ona ‘sizin muamelesi’ yapmayı bilmelisiniz.
Kaçımız hayatı ıskalamadı ki bu güne dek.
Kaçımız olması gereken yerde vakitlice oldu.
Kaçımız yürek odunda sözleri pişirdi, sonra sundu.
Ve kaçımız pişman olmayacağı ve üzülmeyeceği bir dilekçeyi
Ölüm anına hazırlayıp, Rabbine onurla sunabildi.
Şükür ki hala yaşıyoruz ve hala kalemimizde mürekkep var kardeşler.
Öyle ise artık sunulası şeyler yazalım mı ne dersiniz?
Nedenler veya nasıllar orada bize asla sorulmayacak.
Bu nedenle de ‘işte’ diye bir cevap ta elbette kabul görmeyecek.
Hatta sesler kısılıp, başlar öne düşecek.
Dünya da secde etmeyi kibirlerine yediremeyenler, orada yüzüstü sürünecek.
Ve ‘Bu gün size güzel haber yasaktır yasak!’ denilecek.
Ya Rahman bizi ve sevdiklerimizi bu güruhta olmaktan dünya ve ahirette uzak eyle.
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim
Yakarış!
YAKARIŞ
Ya Rahman olan Rabbim biz kullarına izzet, şeref,imkan,lütuf ,kerem bahşet.
Bizi yolunda yarışıp öne geçenlerin öncülerinden eyle.
Katından bir güçle bizi destekle.
Yaşadığımız tüm sıkıntıları günahlarımıza kefaret kıl.
Dağılan işlerimizi topla.
Yorulan bedenlerimizi kuvvetli kıl.
Bizi bir duvarın tuğlaları olmayı başarabilen, salih ve salihalarla destekle.
İşimizi kolay, sözümüzü etkili, yükümüzü bize hafif kıl.
Bizim sana olan yakınlığımızı arttır.
Kıymet bilen, kıymeti bilinen kullardan eyle.
Yaş aldığımız her yılla bizi;8 görüşü katında keskinleşmiş, tecrübelerinden ilim devşirilmiş, susarakta konuşarak ta çok şey anlatmayı başarabilmiş, heybetli ve vakarlı kullarından eyle.
Yüreğimizde seni sevenlere kin bırakma.
Seni sevenlerin yüreğinde de bize karşı kin bırakma.
Kimseye zerre kadar haksızlık yapmadan ve kimseye borcu yahut minneti
olmadan,
Senin yüceliğine Şahit olarak yaşamını sürdürüp,
Şehit olarak göçmeyi bana ve dileyen tüm kardeşlerime nasip eyle.
Amin
Hatice Dilek Öztürk
- Published in Makalelerim