Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Bir insanın Rabbi ile olan ilişkisindeki kalite nereden belli olur?
Cevap: İnsanlarla olan ilişkisindeki kaliteden. Çünkü: Peygamberimiz ‘İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’ a şükretmez.’ buyurarak aslında bize, Allah katındaki yerini merak ediyorsan, kullarına olan muamelene bak demiştir. Kullarla ilişkisinde kaliteyi yakalayamayandan, ‘takvalı olmasını beklemek’ abestir. Küçük sanılan her iyiliğin ardında, o kişi de var olan fıtri güzellikler vardır. Ve unutmayın küçük sanılan güzel haller, kişiyi Allah’a yaklaştırır.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Allah’ın has kulu, hangi halde hangi hali kuşanmalı?
Cevap: Musibete uğradığında, SABIR.
Nimete garkolduğunda, ŞÜKÜR.
Rabbi’nin emrine uygun davranmayıp günah işlediğinde, TEVBE.
Soru: Namaz hayatımızın neresinde olmalı?
Cevap: Merkezinde. Tüm işler ondan sonraya ertelenmeli. Önce namaz, sonra günlük telaş. Yani önce Ahiret programı, sonra buna göre düzenlenmiş Dünya planları kardeşler.
Görün bakın bu strateji; tüm dağınık işlerinizi ve dağılmış niyetlerinizi bir istikamete sokacak.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Susma Orucu
Susma Orucu
Günlerdir süren suskunluğum üzerine bu gün konuşmak,
‘Ya hayır söyle, ya susta ki hikmeti birlikte anlamış olmak istiyorum.
Ağzı olanın konuştuğu bir dünya da,
Bazen beni bana anlatanları dinlediğimde ve yutkunarak susmak zorunda bırakıldığımda,
‘Bu ben miyim?’ gerçekten deyip ta içimden,
Koşarak ve derin bir kalp acısı eşliğinde Rabbime kaçıyorum!
‘Rabbim ben bu değilim değil mi?’
‘Orada onu şunun için, burada bunu bunun için yapmıştım!
‘İspatlamam şu an için mümkün değil ama sen biliyorsun ya, bana yeter Rabbim!’ deyip,
Susuyor susuyor susuyorum.
Kısaca kardeşler Ramazan’a veda ettiğimiz şu günlerde,
Ben artık her çaresizliğimde, Hz. Zekeriyya’nın orucunu tutmaya niyet ediyorum!
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,
Niyet ettim hakkı söylememin bir anlamı olmadığı,
Söylendiğinde anlaşılmasını beklemek için,
Zamana ihtiyaç olduğunu fark ettiğim her anda susmayı seçiyor,
Kötü olanı söylemektense, susup sabredebilmeyi,
Kötüye uymaktansa hakta,
Kötülere uyup kötü olmaktansa,
Fazilette yarışmayı seçiyor,
Kulları tatmin edemeyeceğimin fevkinde bir kul olarak,
Bazen kendi nefsime bile yetemediğimi hatırımdan hiç çıkarmadan,
Rabbim ‘Sen beni rızanda tut!’ diyiverebildiğimde,
Ne kadar rahatladığımı hissedebiliyorum.
Yoksa ne söz bitiyor kardeşler, ne tartışacak konu.
Ne iftira bitiyor, ne tehdit, ne sorgulama.
Ne şeytanlar, ne yandaşlarının ayak oyunları.
Onlar kıyamet kopmadan,
‘Batıl için’ mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğine göre,
Ben de bana düşenin hak için mücadele etmek olduğunun bilincin de,
Şevkimin en kırık olduğu anlar da bile,
Bazen tempomu düşürüp safın sonunda kalmak pahasına da olsa,
Sürüden bir ömür ayrılmadan,
Ve Rabbim!
‘Bizi Hakkı yaşayan, Hakla tanışmakla kalmayıp, Hakla barışan ve kaynaşan,
Tüm mücadelesini en yakınları ve kardeşleri ile değil,
Allah düşmanları ile olan kullardan eyle!’ diye yalvarıyorum.
Bizi bize kırdırmak isteyenlerle; işimizi, aşımızı, malımızı, canımızı ayır!
Bizden olduğunu iddia edip, bizi bizden soğutmaya çalışanlardan eyleme!
Konuşması da susması da hikmet olan bir peygamberin ümmeti olmanın,
Hakkını verebilenlerden olmak için;
Senden insaf,
Senden katıksız iman,
Senden vicdan,
Senden izzet,
Senden kudret,
Senden hilm diliyoruz.
Senden bizim bilmeye bile gücümüzün, ilmimizin yetmeyeceği tüm hayırları diliyoruz.
Konuştur bizi Rabbim!
Gerektiğinde gerektiği şekilde,
Ve sustur düşmanlarımızı ki,
Sivri dilleri ile bizi inciteceklerin, müşrikler ve Yahudiler olacağını söyleyen sen olduğun için!
Bizi bu iki güruhun ve daha bilmediğimiz nicelerinin şerrinden ancak sen korursun.
Senin koruduğuna kimse zarar veremez Rabbim!
Göster gerçek dostlarımızı ve kardeşlerimizi ki,
Yolunda bir duvarın tuğlası olmakla kalmayıp,
Biz de kendi yürek ülkemizde,
Kendi Kabemizi yapabilelim İsmail’imizle.
Bizi İbrahim eyle ve İsmaillerle destekle Rabbim!
İbrahim olabilelim adın için,
Adın adına konuşup, adın için susmayı başarabilelim.
Boş sözün duyulmayacağı ‘o diyara’ girebilmek için,
Burada, hemen şimdi buracıkta,
Bizi dolu; dopdolu konuşanlardan eyle,
Ey kelam etme kudretiyle yaratan Rabbim!
Kudret verdiğin her eylemi senin rızan için yapmamızı bizlere ihsan eyle!
Bizi hayatı, canı, sevdiklerini, verdiklerini israf edenlerden eyleme!
Rağbetimiz sana olsun!
Yakınlığımız bizi mutmain kılsın!
Bizden hoşnut olduğun anların lezzetini, bize her iki dünya da da tattır Rabbim!
Biz sensiz yalnızız, yapayalnızız!
Bizi sensiz, sevdiklerinsiz bırakma Rabbim!
Amin!
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Gerçek dost kimdir ve gerçek dost nasıl olur?
Cevap: Allah’tır. Terketmez ve darılmaz.
Soru: Bayramı bayram kılan nedir?
Cevap: Allah’ın en güzel kullardan biri olmaya çalışırken, malda, güzellikte, marka da değil takva konusunda yarışıp öne geçmeye bayramları vesile saymak. Allah’tan bolca af dileyip, yepyeni bir bilinçle kulluğu canlandırmak için Rabbimizi çokça anmak. Seven ve sevilen insan olma potansiyelimizi maksimum seviyeye çıkarıp; aramak, sormak, ziyaret etmek, dua etmek, derdi ile dertlenmek, affetmek.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu – Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Bayramlığınızı Nereden Aldınız?
BAYRAMLIĞINIZI NEREDEN ALDINIZ?
Yer sıvı, yumuşak ve kaygan.
Daha anneciğinizin içindesiniz.
Karanlıkta, yalnız ve küçücük bir cansınız.
Sizi bilen ve değer veren bir tek O var.
Sizse henüz hiç ama hiç bir şeyin farkında olmaksızın,
Nefes almaya başlamışsınız.
Öyle ise; ‘Haydi Bismillah.’
‘Ben geldim.’
‘Ey hayat sen bana verildin, ben senle dirildim!’ deyip bir yola çıktığınızı hatırlayın!
Yer bilmediğiniz, görmediğiniz, ilk kez bulunacağınız bir mekan.
Aydınlık, birkaç kişi ve siz, bir yeni doğan.
Artık yalnız değilsiniz.
O ve diğerleri sizinle.
Etrafınız heyecanlı bir bekleyişle sarılı.
İlk ses çıkarışınız, yani ağlayışınız.
‘Hoş geldin bebek’ deyişleri.
Sımsıcak bir kucaktasınız!
İlk sevgiyi hissedişiniz.
Ve ilk susuşunuz!
Mutluluktan, huzurdan, umduğunu bulmuş olmaktan.
İlk anne sütünü yudumlayışınız.
İlk yutuşunuz!
Yer Hira! Yüksek, sarp ve onurlu.
Bir dağa aşkla tırmanışınız.
Hatırası adına, gözyaşlarınıza ter katışınız.
Ve dualarınız, yakarışınız, yalvarışınız.
İlk bakışınız oraya, oracığa.
İki taş arası bir oyukta nasılı,
Binlerce nasılı anlamaya çalışışınız.
Burada günlerce, gecelerce nasıl ve niçin kalınır?
Burada ekmek su nedir?
Yenen, içilen ve sindirilen nedir? deyişiniz.
Sonra, secdeye varışınız, izi ardınca.
O alnı toprakta ararcasına,
‘Benim payıma da düşen ne varsa,
Ben de alıp gitmek isterim Rabbim!’
Dercesine kapanışınız toprağa.
Sığdıramayacaklarınızı yüreğinize,
Taşırışınız semaya dua dua.
Hıçkırıklara karışmış hatıralarınızla,
Buruk dönüşünüz.
Ve selamlayışınız hüzünle Hira’yı
Geriye bir kez daha bakıp.
Veda etmeyişiniz,
İnşaallah yine geleceğimlerle oradan ayrılırken,
‘Sana yine geleceğim!’
‘Dünyadan bana bulaşan ne varsa, sen de silkeleyeceğim!’
‘Kirlendikçe gelmeliyim sana!’
‘Tozlarımı döküp, arınıp gitmeliyim!’ deyişiniz
Ve dünyayı bir başka görüşünüz Hira’dan sonra.
Yer Uhud!
Etraf toz, duman, vahşet ve kan.
Bir tepe ve siz üstündeki okçulardan birisiniz.
‘Durun! Gitmeyin! Bekleyin! Emir bu sorgulanmaz!’ demeniz gerekirken,
Dünyaya, şeytana, nefse meyledişiniz.
Sözünde durmak olmalıydı oysa tercihiniz!
Can kaybedişinizin,
Mutlak bir zaferi yitirişinizin,
Peygamberi üzüşünüzün ardından,
Ezilişiniz, pişmanlığınız, donakalışınız.
Ve sonrasında inen sekinet altında ıslanışınız.
Duruluşunuz, affedilişiniz, dirilişiniz.
Adeta yeniden doğuşunuz İslam’a.
Kaba ve katı olmayan bir Nebinin kanatları altında.
Yeniden umutlanışınız.
Sil baştan dercesine başlayışınız hayata.
Kaybettiklerinizi kazanmak adına.
Sarılışınız, kenetlenişiniz, sığınışınız O’na.
Yer Dünya! Gerilerde,
Takvimlerin sayfalarının koparılmadığı günlerde.
Yıl, ay,saat değil önemli olan,
Yaşanılansa eğer;
İbrahim olup kurban mı edeceksiniz en sevdiğinizi?
İsmail olup Kurban mı olacaksınıza,
Karar vermek zorundasınız daima.
Hayat bu bilesiniz!
Tercih sizin.
Tercihlerinizin an be an birikimi.
Tercihlerinizin ya kamburunuz,
Ya kurtuluşunuz olacağının şuuruna ermelisiniz.
Sonuç mu?
Her halükarda mükemmel!
Tabi eğer ikiden birini seçti, adadı ya da adandı iseniz.
Yani üçüncü şıkkı,gözü kapalı elemeyi bildiyseniz.
Çünkü istenen,
Ya adamak, ya adanmak.
Ya adayabilir olmak, ya adanabilir.
Sahi siz hangisini seçtiniz?
Sonuçta bütün mesele,
Canı gönülden teslim olmak!
Peki oldunuz mu?
Olabildiniz mi?
Yoksa bin dereden gelen,
Bin taşın altında,
Sinek gibi ezilip,kim vurdu ya gittiniz,
Ya da yaşananlardan ders almadan,
Kafa göz yarmaktan bir türlü vazgeçmediniz mi?
Yoksa akıntıya kapılmayı tercih edip,
Herkes nereye ise, ben de oraya pervasızlığında,
Bir hayat mı seçtiğiniz?
Yer kabir! Soğuk, karanlık ve ıssız!
Çıt yok! Ses soluk kesilmiş.
İşte yine, O ve siz!
Bu kez gerçekten kelimenin tam anlamı ile yapayalnızsınız.
Sakın hala kendinizi kandırmaya kalkmayın!
Bilinmezliğin girdabına batmış bir gemi değildiniz, değilsiniz.
Artık burada farkındasınız değil mi her şeyin,
Aslında çok öncelerde de nereye gittiğinizin farkındaydınız da,
Umursamıyordunuz galiba ne dersiniz?
Ve şimdiye dönmeniz gereken yere döndünüz.
İnsansınız, mesulsünüz, teslimsiniz!
Eliniz, ayağınız, çeneniz bile bağlı belki de,
Tabi eğer sıradan bir ölümle öldüyseniz.
Yok eğer sıra dışı ise,
Tahmin bile edilemeyecek bir halde olabilirsiniz, olabiliriz bilesiniz.
Konuşmanın değil,
Susmanın hüküm sürdüğü bir zaman ve zemindesiniz artık.
Pişman mısınız demeye bile dilimin varmayacağı bir andasınız.
Düşünmenin kar etmediği,
Eylemin bittiği,
Eylemsizliğin başlayıp,
Defterin dürüldüğü mekandasınız.
Sahne kapandı.
Bu filmin bir daha hiç gösterime girmeyeceği çoktan duyuruldu.
Size verilen süre bitti.
Mezardasınız, yalnızsınız, şaşkınsınız!
Yer Mahşer! Kalabalık, sesler kısılmış, güneş tepenizde.
Örtüye bile hacet yok.
Çünkü örtüyü bile düşünecek hal yok.
İş bitmiş, kılıç bırakılmış.
Savaş sonrası bir yorgunluk hali sanki üzerinizdeki.
Beklenen bir hal olmalı sizin için.
Çoğu içinse beklememekte direnilen bir hal.
Dehşet dolu bir bekleyiş ve farkına varış!
Ama ne fayda!
İster istemez geldiğiniz, getirildiğiniz bu yerle ilgili,
Ne çok uyarılmış olduğunuzu hatırladınız şimdi değil mi?
Ve aldırmadığınızı, kükrediğinizi, sert çıktığınızı da.
Hatta alaylı alaylı kafa sallayıp:
‘Sahi mi? Toprak olduktan sonra diriliş mi?’ deyişinizde hatırınızda.
Öylece beklemektesiniz şimdi oracıkta.
Herkes gibi,
Herkesin arasında
Daha önce kitabınızı gereği gibi okumuşsanız,
Kare kare olacakları tahmin edebilirsiniz.
‘Biliyorum olacakları’ dercesine heyecanlı,
Fakat bir o kadar da umutlu bir bekleyiş olur, o zaman sizin ki.
Değilse, bu gün o anlatılan gün dercesine,
Kaygılı ve korku dolu olmamanız mümkün değil, üzgünüm!
Nasıl mümkün olabilsin ki?
Hesap bu!
Başından bir türlü kalkamadığınız bir bilgisayar oyunu değil ki!
Başa saramayacağınız şeyler olacak artık.
Kontrol siz de idi kıymetini bilmediniz!
Artık kontrol sizden çıktı!
Sadece bekleyip göreceksiniz!
Başınız eğik, yüzünüz asık, dizlerinizin dermanı kesildi değil mi?
Boğazınız adeta düğümlenmiş,
Karmakarışık,bomboş, tükenmiş bir hal haliniz şimdi.
Biliyorum kabus gibi bu anlattıklarım.
Ve belki bana içten içe kızıyor,
Zamanı mı şimdi bunların? diyorsunuz!
İyi ama ya bir daha vaktim olmazsa!
Niye mi?
Çünkü ben de aynı kervanda göçüyorum.
Söylediğim her şeyden ben de mesulüm.
İşte tam da bunun için,
Sizlerle içimi, halimi, halimizi paylaşıyorum.
Umutlandırmak istiyorum aslında sizleri bir bayram sabahı,
Es geçmeyin, pes etmeyin, terk etmeyin istiyorum kendinizi.
Gücünüze, ilminize, ehlinize, şeyhinize,
Kısaca sizin gibi bir ölümlüye güvenerek yakmayın ahiretinizi.
Ya da ‘Kimseyi takmam, aklıma eseni yaparım!’ deyişlerinizi bırakın istiyorum.
Size sizden başka dost yok diyenlere kanmayın!
O var O’na yaklaşmaya adanın ki.
Bu bayramı bayramlaştıracak bir adım atıp,
Geçmişinize bir sünger çekin!
Kara tahtanızı,tevbe silginizle silin.
Bu sabah yepyeni bir sayfa açık istiyorum.
Gerçekten bu kez ciddi olun, karar verin,değişin.
Bayram gibi bir hayat olmasa da bu güne dek yaşadığınız sorun değil,
Siz önünüze bakın,
Bilmediklerinizi öğrenin,
Eskiye dair ne varsa bir kenara koyun.
Yeniden, her şeye yeniden inanın.
‘Olması gerektiği gibi mi inanıyorum?’ diye kendinize dönüp bir bakın!
Kostüm değiştirin artık.
Bu bayram bayramlığınızı bambaşka seçin!
Bayramlığınız ‘takva elbiseniz’ olsun!
Bayramlığınızı, belki de bu bayram ilk kez Kuran’dan alın.
Giyinin, kuşanın ve çıkın ortaya.
Yalnız O’na güvenin, yalnız O’na dayanın.
Dünyanın müminin zindanı olduğunu hiç unutmadığınızı,
Daima hatırınızda tutarak,
Zamandan ve mekandan münezzeh bir Rabbin kulu olmayı başarıp,
Dünyanın cazibesine kapılmadan,
Peygamberlerle bayramlaşacağınız bayramlara hazırlanın!
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Müh.-Yazar
‘Sarp Yokuş II’ adlı eserinden alıntıdır.
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Doğru insan kimdir?
Cevap: Allah’ın Kuran’da emrettiğini dosdoğru yaşayan.
Soru: İnsanların çoğunluğuna uymak doğru bir yaklaşım mıdır?
Cevap: Yanlıştır. Rahman Kuran’da insanların çoğunluğuna uyarsanız sizi haktan saptırırlar buyurmaktadır.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu -Gıda Müh.- Yazar
www.huzuryasamkocu.com
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Şirk nedir?
Cevap:
Biri ya da birilerini, bir şeyleri Allah’ın kudretine, vasıflarına, gücüne denk saymak.
Allah gibi koşulsuz sevmek.
Allah’tan korkar gibi korkmak.
O’ndan gayrısını mükemmel ya da eşsiz saymak.
O’nun kadar, o veya onları saymak.
O’nun gibi koşulsuz itaat etmek.
O’nun gibi övmek ve yüceltmek.
O’na muhtaç olduğu kadar o ya da onlarada kendini muhtaç saymak.
O’nun gibi, o veya onlardan medet ummak.
O’nun hükmüne denk hüküm koyucu olduğunu kabul etmek.
O’nu önceleyip yaşamak yerine, o veya onlara adanmış bir hayat yaşamak.
O’na hesap vermekten korkmakla birlikte, O’nun dışındakilere hesap vermekten, O’na denk korkmak ve bu korku ile inancının değerlerini ucuza satmak.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu -Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Sevgi, Güven, Saygı hangi sırayla hayatımızda yer almalı?
Cevap: Güven, Saygı, Sevgi
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Hayatımızdaki karmaşıklığı düzene sokmak için, işlerimizi hangi sıra ile yapmalıyız?
Cevap: Ahiret İşleri, Acil işler, Dünya İşleri
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Hayatta asla vazgeçmememiz gereken ilk üç değerimiz kimler ya da neler olmalı?
Cevap: Rabbimiz, Peygamberimiz, Kendimiz
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Ne zaman, nasıl davranmalıyız?
Cevap:
Madden ve manen kendimizi huzurlu hissettiğimiz her an ŞÜKRETMELİYİZ!
Elimizle işlediklerimiz yüzünden başımıza gelenlere yahut hangimizin daha iyi kul olduğunun denendiği anlara, uyarmanıza rağmen değiştirmenin yahut düzeltmenin mümkün olmadığı durumlara SABRETMELİYİZ!
Alemlerin Rabbinin Kuran’da yasakladığı ve yapmayın dediği fakat rağmen yaptığımız hatalar için TEVBE ETMELİYİZ!
Bir Soru Bir Cevap
Soru: İslam inancında en hayırlı ibâdet hangisidir?
Cevap: Allah’ı daima hatırda tutmak. Daima O’na yönelmek.
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kim hem izzetli hem de şereflidir?
Cevap: Allah’tan başka kimseden bir şey istemeyen izzetli, gece Rabbini anmak ve ibadet etmek için uykusunu bölüp kalkan kul şereflidir.
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kuran’a göre kafir kimdir?
Cevap: Rabbine karşı gelip şeytanı destekleyen!
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Neyi söylemeliyiz ve ne zaman konuşmamalıyız?
Cevap: Ya hayır söylemeli, ya da hayrı yumuşakça söylemeyi başaramadığımız anlarda,
etkili olamadığımız anlarda, öfkeli olduğumuz anlarda susmalıyız!
Bir Soru Bir Cevap
Soru: İnsanların çoğu nasıl iman eder?
Cevap: Şirk koşarak.
Önemli Not: Şirk Allah’ın asla affetmediği filldir! Ve şirk ehli ebedi Cehennemliktir. Hiç kimse, bu kimseyi Cehennemden kurtaramayacaktır.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Biliyorum
Biliyorum!
Biliyorum her şeyin bir sonu var.
Biliyorum her şey olması gerektiği gibi ya da değil ama bir gün bitecek.
Önceleri ilkler heyecan verirken, artık sonlara odaklanıyor ve her şeyin sonunu bekliyorum…
Şimdi güzel, şimdi hoş, şimdi anlamlı…
Ya sonra, ya sonunda, ya en sonunda da anlam ifade edecek mi gerçekten?
Ve sonra Rabbim diyorum;
Başlangıçlarımızı değil sadece,
Sürecimizi ve en nihayetinde sonumuzu hayır eyle!
Nice güzel görünen iş ya da oluş hatta duruşun sonu hüsran, sonu hicran, sonu hezimet ile biterken…
Sonumun sonu,
Neslimin sonu,
İşimin sonu,
Yolumun sonu,
Benim sonum selamete çıkmazsa,
Ne söylediklerimin,
Ne savunduklarımın,
Ne anlattıklarımın,
Ne yaptıklarımın,
Ne başardım sandıklarımın,
Hiç ehemmiyeti olmayacağını çok iyi biliyorum.
Bize anlamın anlamını,
Anlamı kalmadan değil,
Hemen şimdi,şuracıkta,
Şu an öğret Rabbim!
Soran da, sorulan da masum değil!
Sen Selim kalpler bahşet bize…
Çarptıkta,
Hissettikçe,
Yaşadıkça yönümüzü
Sana çevirsin.
Bize rağmen bizi koru,
Senin burhanına, keremine, lütfuna, hıfzına muhtacız Rabbim.
Canımızın canı senin kudret ellerinle kıymet bulur.
Bizi kıymet verdiklerinin arasına kat Rabbim!
Amin!
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda müh.-Yazar
- Published in Makalelerim
Kendinizi Sevin!
Kendinizi Sevin!
Hem öyle sevin ki!
Ne sizi doğuran anneniz,
Ne neslinizin atası babanız,
Ne doğurduğunuz evladınız,
Ne eşiniz,
Ne kardeşiniz,
Ne dostunuz,
Ne arkadaşınız,
Ne soyunuz sopunuz,
Kimse sizinle O’nun arasına girmesin!
Herkese olması gerektiği kadar değer verin. Allah’ın, “Hürmetler karşılıklıdır” dediğini; “Size düşman olana dostluk yapın, bir de bakmışsınız ki dostunuz oluvermiş” diyerek barışa davet ettiğini, “Eşleriniz ve çocuklarınız imtihan sebebidir, sabredenleri müjdele” dediğini (yani ailenin imtihan olduğunu) bilin. Eğer Allah’a ve Rasûlü’ne düşmansa, en yakınımız da olsa sevmememiz gerektiğini bilin. Peygamber’in, “En çok kime hürmet edeyim?” diye sorana, “Annene, annene, annene sonra babana” dediğini hatırlayın. Ama en önemlisi kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Şirk en büyük zulüm, unutmayın! Ellerimizle işlediklerimiz yüzünden gelecek, başımıza gelenler. Kendinize bakım yapın. Kırılan, dökülen, yıpranan neyiniz varsa onarın. Ve ayağa kalkın. Gözünüzün içine aynada bakın. Sonra kendinize “O senden razı mı?” diye sorun. Cevap hayırsa, artık hiç değilse siz, kimse bilmiyorsa, bilmediyse, siz kendi kıymetinizi bilin. Ölüler şehrinde dirilin, Kur’ân’ın hakkını vererek okuyun. Canı canana emanet edin!
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu-Gıda Mühendisi-Yazar
e-mail:hdilek.huzur@gmail.com
www.huzuryasamkocu.com
- Published in Makalelerim