Kendinizi sevin!

Hem öyle sevin ki!
Ne sizi doğuran anneniz,
Ne neslinizin atası babanız,
Ne doğurduğunuz evladınız,
Ne eşiniz,
Ne kardeşiniz,
Ne dostunuz,
Ne arkadaşınız,
Ne soyunuz sopunuz,
Kimse sizinle O’nun arasına girmesin!

Herkese olması gerektiği kadar değer verin. Allah’ın, “Hürmetler karşılıklıdır” dediğini; “Size düşman olana dostluk yapın, bir de bakmışsınız ki dostunuz oluvermiş” diyerek barışa davet ettiğini, “Eşleriniz ve çocuklarınız imtihan sebebidir, sabredenleri müjdele” dediğini (yani ailenin imtihan olduğunu) bilin. Eğer Allah’a ve Rasûlü’ne düşmansa, en yakınımız da olsa sevmememiz gerektiğini bilin. Peygamber’in, “En çok kime hürmet edeyim?” diye sorana, “Annene, annene, annene sonra babana” dediğini hatırlayın. Ama en önemlisi kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Şirk en büyük zulüm, unutmayın! Ellerimizle işlediklerimiz yüzünden gelecek, başımıza gelenler. Kendinize bakım yapın. Kırılan, dökülen, yıpranan neyiniz varsa onarın. Ve ayağa kalkın. Gözünüzün içine aynada bakın. Sonra kendinize “O senden razı mı?” diye sorun. Cevap hayırsa, artık hiç değilse siz, kimse bilmiyorsa, bilmediyse, siz kendi kıymetinizi bilin. Ölüler şehrinde dirilin, Kur’ân’ın hakkını vererek okuyun. Canı canana emanet edin!

Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu

Kim Kendini En İyi İfade Eder?

KİM KENDİNİ EN İYİ İFADE EDER?

Söyleyeyim mi? Bence cennet vizesine sahip olacak olanlar.

Çünkü onlar;

Söz söylediler, söylediklerini eylemleri ile desteklediler. Dinlediler, dinledikleriyle kalmayıp dinlediklerine itaat ettiler. Gördüler, gördüklerini gönülleri yalanlamadı, bir delikten bir daha ısırılmadılar. Bildiler, bildiklerinde ise eşek olup yük almadılar, insan kalıp yol aldılar. Sevdiler, sev denilenleri, sevilmesi gerektiği kadar. Ne şirke battılar ne de nankör oldular. Nefret ettiler; Allah’a ve Rasûlü’ne düşmanlık besleyen her kişi ve kurumdan, eylemden fersah fersah kaçtılar. Verdiler; istemek için veya karşılık görmek için değil, kabul olunur mu kaygısıyla arınmak için, karşılıksız verene şükretmiş, nimetin hakkını vermiş olmak için, gözü kapatmadan, hoşnutlukla alınacakları verdiler. Güldüler; nerede bir kardeş görseler, yürekleri acı ile kavrulsa da gül derdiler, güven verdiler. Ağladılar; ellerinden geleni yapsalar da istedikleri olmadığında, yakarırken, yaş dökerken bile sustular. Çığırtkanlık yapmadılar. Dille ve elle değil, kalple ve gözle ağladılar. Yürüdüler; sarp bir yokuşu çıktılar, yoruldular, terlediler fakat yılmadan insanlık ordusuna katılıp Âdem’den bugüne uzanan salihler zincirine bir halka da onlar oldular. Öldüler; gözleri açık gitmediler. Gelenin kim olduğunu bildiler, kavuşma anının heyecanı kapladı bedenlerini, bir serçe gibi son kez attı kalpleri. O’nun hoşnutluğuna ermek için, aşkla canlarını sundular, umduklarını buldular.

Hatice Dilek Cengiz

 

Güvenmek!

GÜVENMEK!

Allah’ım bizi güvenilir olanlardan eyle!

Allah’ım bizi sözünde duranlardan eyle!

Allah’ım bizi ardına düşülebilecek, yanında durulabileceklerden eyle!

Allah’ım bizi dininin havarilerinden eyle!

Allah’ım bizi yolunun şehitlerinden eyle!

Allah’ım bizi bulunduğu yerde, tek başına bile ümmet olabilenlerden eyle!

Allah’ım bizi fitne kalmayıncaya kadar, gevşemeden ve üzülmeden çalışanlardan eyle!

Allah’ım bizi kafir ve münafıklara deneme konusu eyleme!

Allah’ım bizi ve soyumuzu çalışıp boşa yorulanlardan eyleme!

Allah’ım yakınlarımızla gözümüzü aydın eyle!

Allah’ım bizi şerre engel, hayra destek eyle!

Allah’ım bizi salihlere kardeş kıl, münafık ve kafilerinse heybetinden korktuklarından eyle!

Allah’ım evlerimizi Kur’an okunan ve adının anıldığı evlerden eyle!

Allah’ım işimizi bize kolay, aşımızı bize şifa eyle!

Allah’ım bizi daima veren el olan eyle!

Allah’ım bizi yürek yakmaktan ve hainlere ortak olmaktan muhafaza eyle!

Allah’ım bizi her girdiğimiz yerde, izzeti ikram görenlerden eyle!

Allah’ım her sıkıntılı halinde, bizi kurtuluş yollarını hazırladıklarından eyle!

Allah’ım her şeytani hileyi, Rahmani çözümlerle bertaraf edebilenlerden eyle!

Allah’ım girdiğinde rahmet olan fakat, gittiğinde zahmet olmayanlardan eyle!

Allah’ım bilemediğimizde sezgimizle, göremediğimizde ferasetimizle bizi güçlü eyle!

Allah’ım imanı bize kale, bizi ise dinine nefer eyle!

Allah’ım duygu ve düşünce dünyamızda, cennet umudunu daima diri eyle!

Allah’ım bilinçaltımız ve reflekslerimizle bizi,

Cehennemine karşı olağan tedbirler alanlardan eyle!

Allah’ım günü, ayı ve yılı bize asır gibi bereketli eyle!

Allah’ım zaman ve zeminin gereklerini iyi okumayı, başarmayı nasip eyle!

Allah’ım yüzünden ve sözünden, insanın hasını tanıyabilecek bir ilme nail eyle!

Allah’ım bizi hatalarımızın çöplüğünden çıkmaya müyesser eyle!

Allah’ım bizi kendi öz nefsine tercih edenlere yaren eyle!

Allah’ım bize nimetten hesap vereceğini bilerek yaşayan, bir şuur ihsan eyle!

Allah’ım amelde veya niyette şirkin her türünden korunmamızı nasip eyle!

Allah’ım olmasını istediğimiz her şeyi hakkımızda hayırlı kıl ve işlerimizi ol dediklerinden eyle!

Çünkü biz;

Güvenemiyoruz Senden gayrısına.

Güvenemiyoruz laf cambazlarına,

Güvenemiyoruz yalanın bini bir para modunda yaşayanlara,

Güvenemiyoruz kuyumuzu kazmak ister gibi bizim gizlimizi araştıranlara,

Güvenemiyoruz sağ gösterip sol vurmak istediği her halinden belli olanlara,

Güvenemiyoruz bir dediği bir dediğini tutmayanlara,

Güvenemiyoruz ağzını çok rahat bozanlara,

Güvenemiyoruz öküz altında buzağı arayanlara,

Güvenemiyoruz kendinden başka kimseye güvenmediğini itiraf edenlere,

Güvenemiyoruz iş söz değil öze gelince, tevile sığınanlara,

Güvenemiyoruz her ağzını açtığında, kusur bulanlara,

Güvenemiyoruz gürlemekle kalıp, yağmur yağdırmak yerine çölde bırakanlara,

Güvenemiyoruz yürek dağlamayı hafife alanlara,

Güvenemiyoruz aldatmayı basit sayanlara,

Güvenemiyoruz kılı kırk yarıp işi yokuşa sürenlere,

Güvenemiyoruz yanında kendimizi kastıklarımıza,

Güvenemiyoruz her an açığımızı bulmak istercesine davrananlara,

Güvenemiyoruz gözümüzün içine sorusuz ya da sorgusuz bakamayanlara!

Güvenemiyoruz bize ait olanı kendisininmiş gibi, pişkince kullanmaya kalkanlara,

Güvenemiyoruz saygı ve nezaketi ayrıntı sayanlara,

Güvenemiyoruz en yakınlarına duman attıranlara,

Güvenemiyoruz konuştuğunu yaşamayanlara,

Güvenemiyoruz dünyayı çok sevdiği, her halinden belli olanlara,

Güvenemiyoruz paranın her kapıyı açtığını sananlara,

Güvenemiyoruz kalbi ile değil, beyni ile çözüm sunanlara,

Güvenemiyoruz dini bir cüzdan gibi arka cebinde taşıyanlara,

Güvenemiyoruz havaya göre kostüm değiştirenlere,

Güvenemiyoruz sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyenlere.

Biz yalnız sana ibadet edip, yalnız senden yardım dileyerek,

Senin kullarını en iyi sen bileceğinden,

Senin dostlarını seçebilecek bir güveni, bize sağnak sağnak yağdır.

Biz bu güne dek, sana dua etmekle hiç mutsuz olmadık!

Çepeçevre alevler içinde kaldık.

Kurunun yanında yanan yaş olmak istemiyoruz Rabbim!

Amin!

Hatice Dilek CENGİZ

Yaşam Koçu-Gıda müh.-Yazar

“Sarp Yokuş II” adlı kitabından alıntıdır

İyilik Nedir?

Bir Soru Bir Cevap
Soru: İyilik nedir?
Cevap: ‘İyilik, Allah’a hesap vereceğinin şuuruyla davranmaktır.’Bakara Suresi 2/189
Kardeşlerim! Ne yaptığınıza, kim için yaptığınıza, nasıl yaptığınıza dikkat edin. Allah’ın kime iyi dediğini bilmek, bildiklerini yaşamak, diğer iyilerin de kıymetini bilerek, birlikte yol alabilmek gerek.
Selam olsun tüm vefalı iyilere.

Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz

Kim Sizi Gerçekten Sever?

Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kim sizi gerçekten sever?
Cevap: Allah. Çünkü O kulunu terk etmez ve darılmaz. Öyle ise kimin sizi gerçekten O’nun rızasına uygun olarak sevdiğini, kimin nefsi için sevdiğini bu ölçü ile anlayabilirsiniz. Siz Allah için sevmeyi seçin ve Allah için seveni bu ölçüye göre tartın kardeşler.
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz

Sabır Nedir?

Soru: Sabır nedir?
Cevap: Vakarlı duruştur. Hakta direnmek, pes etmemek, vaz geçmemektir. Ezik değil onurlu yaşamak için, zorluklara göğüs germeyi seçerek, Allah’ın hükmetmesini beklemektir.
Delil mi? İşte Kuran.
‘Sabret! Allah’ın vaadi haktır. Yürekten samimiyetle inanmayanlar sakın senin vakarlı duruşunu bozmasın!’
Rum Suresi/ 60

Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz

 

Biri Bana Beni Anlatsa

BİRİ BANA BENİ ANLATSA!

Dersin adı hayat ve ben bilmediğim, tanımadığım bir gezegene bırakılmış küçücük bir zerre isem, zamanla bir şekilde şekillenmiş, büyümüş belli yeteneklere, güce, idrake erişmişsem bütün bunların bir anlamı olmalı. Ve elbette beni buraya bir amaç için gönderenin kim olduğuna, ne için gönderildiğime kafa yormalı.

Yoranlar birer yıldız olup gittiler. Sormuş olmak için değil, bilmiş olmak için sordular. Bilmekle değil, yapmakla onur duydular. Yapamadıklarında mazeret değil, dağ gibi ruhsat vardı ellerinde; çoğu zamansa canlarına bile kastedilse, ölümü düğün gibi algılayıp “An bu an, vakit geldi, şimdi kazanmak lazım!” deyip bindiler şahadet füzesine, cennete kilitlendiler.

Dersi Yaradan’dan aldılar, Peygamber’le zor sorulu testleri başarıyla tamamlayıp cennet Yerleştirme Sınavı’ndan tam puan alarak adlarını Arş’a yazdırdılar. İnsan ve cin şeytanları, düşmanları; salihler ve melekler sadık dostları oldu. Yoruldular, terk edildiler, ağladılar, zaman zaman güldüler fakat ne gevşediler ne üzüldüler. İnandıkları için hep güçlüydüler!

Ey kendini bulmak, kendine yeten bir ben olmak isteyen sen! Kalk ve bundan böyle uyarılara kulak ver, kork. Hard diskine format at, geri dönüşüm kutusundakilere ihtiyacın yok, mesaj kutunu boşalt, listene, dostlarına yeniden göz at; ekranda bir uyarı var, dikkatle oku. Cennete gitmek istediğinden emin misin? Cehennem davetçilerinden gelen tüm yolları engelle. Safını belirle, arada kalanlar ya Araf’ta kalacaklar ya da baş aşağı yuvarlanıp ateşe dalacaklar. Bu anlattığım bilgisayarda oynanan, hilelerle dolu sanal bir oyun değil. Eskiden oyun çağı diye bir kuşak vardı, atalarımız meşru da bulurlardı oynayanı ve oynananı. Çünkü çocuktular. Ya şimdi. Koca koca adamlar oynuyor. Oynadıkça küçülüyor, küçüldükçe cismi hormonlu gibi şişiyor, beyni trafo merkezi, bağlantı hatası yapıp geceyi gündüz, gündüzü gece algılıyor. Soluk benizli, keskin bakışlı, fevri çıkışlı, uyuşuk, dilini anlamakta zorlanacağımız bir ucube çıkıyor akşama doğru şehrin sokaklarına. Birinin bana neler olduğunu, bu yaratığın kim olduğunu anlatması için etrafa bakınsam da anlatacak kimseyi bulamıyorum. Öyle çoklar ki, “Gençliğim, zavallı gençliğim” deyip ağlıyor ve işte böyle zavallı gençliği yazmaya koyuluyorum. Belki hâlâ bir yerlerde, birilerine onlar ulaşmadan ben ulaşabilir miyim diye…

Hatice Dilek Cengiz

Bir Soru Bir Cevap

Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kim inanır?
Cevap: Dileyen!
Delil mi? Kur’an.
‘Dileyen Rabbine giden bir yolu seçer.’ Nebe Suresi 39 ayet
Önemli Not: Kardeşlerim! Rabbini dilemeyeni dilemeyerek, kendinizi bir ömür emniyette tutun. Yoksa hem dünya da hem de ahirette acı çeker ve kaybedersiniz.
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz

Kim Kendini En İyi İfade Eder?

KİM KENDİNİ EN İYİ İFADE EDER?

Söyleyeyim mi? Bence cennet vizesine sahip olacak olanlar.

Çünkü onlar;

Söz söylediler, söylediklerini eylemleri ile desteklediler. Dinlediler, dinledikleriyle kalmayıp dinlediklerine itaat ettiler. Gördüler, gördüklerini gönülleri yalanlamadı, bir delikten bir daha ısırılmadılar. Bildiler, bildiklerinde ise eşek olup yük almadılar, insan kalıp yol aldılar. Sevdiler, sev denilenleri, sevilmesi gerektiği kadar. Ne şirke battılar ne de nankör oldular. Nefret ettiler; Allah’a ve Rasûlü’ne düşmanlık besleyen her kişi ve kurumdan, eylemden fersah fersah kaçtılar. Verdiler; istemek için veya karşılık görmek için değil, kabul olunur mu kaygısıyla arınmak için, karşılıksız verene şükretmiş, nimetin hakkını vermiş olmak için, gözü kapatmadan, hoşnutlukla alınacakları verdiler. Güldüler; nerede bir kardeş görseler, yürekleri acı ile kavrulsa da gül derdiler, güven verdiler. Ağladılar; ellerinden geleni yapsalar da istedikleri olmadığında, yakarırken, yaş dökerken bile sustular. Çığırtkanlık yapmadılar. Dille ve elle değil, kalple ve gözle ağladılar. Yürüdüler; sarp bir yokuşu çıktılar, yoruldular, terlediler fakat yılmadan insanlık ordusuna katılıp Âdem’den bugüne uzanan salihler zincirine bir halka da onlar oldular. Öldüler; gözleri açık gitmediler. Gelenin kim olduğunu bildiler, kavuşma anının heyecanı kapladı bedenlerini, bir serçe gibi son kez attı kalpleri. O’nun hoşnutluğuna ermek için, aşkla canlarını sundular, umduklarını buldular.

Hatice Dilek Cengiz

Yaşam Koçu

Duymak ve Dinlemek Arasındaki Fark

DUYMAK VE DİNLEMEK ARASINDAKİ FARK?

Çoğu zaman duymakla yetindiğinizi ve aslında karşı tarafı hiç ama hiç dinlemediğinizi fark ettiniz mi? Peki bunu açık yüreklilikle ifade edip muhatabınızdan tekrarlamasını istediniz mi? Yoksa dürüstlük, hatayı kabul etme, özür dileme gerekirse, muhatabınızı dinleme nezaketi göstermeniz yitirilmiş değerler, hâlbuki tüm bu sayılanların peygamberi bir eylem olduğunu unuttunuz mu?

O ne yapardı biliyor musunuz? Önce dinlerdi. Hem de tüm içtenliği ile. Yüzüne bakardı konuşurken. Onu her hali ile önemsediğini hissettirirdi.

Eğer iletişimde olduğu kişi elini tutsa, o bırakmadığı sürece bırakmayarak, sevgi dolu ve alçakgönüllü oluşunu tüm beden dili ile yansıtırdı.

Alay etmez, azarlamaz, tartışmaz, surat asmaz, kaba ve küfürlü konuşmaz, bıktıracak kadar lafı uzatmaz, laf kesmez hatta lafın sonunun geldiğinden emin olmak için “söyledikleriniz bitti mi?” diye sorar, “bitti” cevabını duymadan ağzını açıp tek kelam etmez, konuşmaya başladığı andan itibaren ah sussa değil de susmasa diyecek kadar dikkatli, fasih ve öz konuşurdu.

Oysa biz dinlermiş gibi yaparken, ilgilenmiş gibi olmak için sorular sorup anlamış gibi yaparak, sözde karşımızdakini ama aslında kendimizi kandırıyoruz. Ya da umursamazlık atı alıp Üsküdar’ı geçtiği için, bu kopuşların bizi bir gün yalnızlığa mahkûm edeceğini düşünmeden, bencil bir hayata yelken açmış, akıntının büyüsü ile önümüzdeki şelalenin bizi baş aşağı uçuracağının bile farkında değiliz. Oysa suyun sesi kulaklarımıza geliyor. Ancak duyduklarımıza takılmadığımız için, kendi sonumuzu kendimiz hazırlamakta pek maharetliyiz.

Öyleyse Allah bir dil ve iki dudak vermişken, iki kulak vermesinde bir hikmet olduğunu anlayıp çok dinleyip az konuşun bugünden sonra ne dersiniz? Her yönden gelen her sesi dinleyin fakat siz sözün en güzeline uyacak bir bilinci taşımadığınız sürece, ne bilmenin, ne dinlemenin, ne de söylemenin vebalden başka bir katkısı olmayacaktır.

Kendinize bir iyilik yaparak, söz haksa dinleyip yüz çevirenlerden olmamak için, bilginin hamalı değil, bilgi ile hayâlı olmayı seçip bilgeliğe doğru yelken açın.

Yaptıklarınızı söyleyin

Söylediklerinizi iyi bilin

Sizi daima Rahmân’ın dinlediği

Bilinci ile hareket etmenin,

Gücünü keşfedin.

Hatice Dilek Cengiz

Yaşam Koçu