Bir Soru Bir Cevap
Soru: Hayata bugün başlayacak olsaydınız neleri yapar, neleri daha çok yapar, nelerden vazgeçerdiniz?
Cevap: Bugünün o gün olması sizin elinizde. Hayat tercihlerinizden ibaret unutmayın. Neyi, niçin tercih ettiğinizi düşünüp kendinize sorun: ‘ Ötelerde (Ahirette) pişman olacağım kararlar mı alıyorum, iyi ki yapmışım diyeceğim kararlar mı?’
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Dünya hayatında kimler sıkıntı çeker, kimler çekmez?
Cevap: ‘Benden size bir hidayet geldiği zaman (Kitap), kim hidayetime tabi olursa, yolunu kaybedip sıkıntıya düşmez. Kim de öğüdümden yüz çevirirse onun hayatı dar ve sıkıntılı olur. Ve o kıyamet günü kör olarak haşredilir. O ‘Rabbim beni neden kör haşrettin oysa ben dünya da görüyordum.’ der. Allah da ‘Doğru ama dünyada ayetlerimi işittiğin halde sen unutmuşcasına yaşadın. Şimdi de sen unutulacaksın!” buyurur.
Taha 123,124,125
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Dua ederken bile şirk koşulabilir mi?
Cevap: ‘Evet! ‘Sakın Allah ile birlikte başka ilahlara da dua etme. Azaba uğrayanlardan olursun. Akraban olan kabileni uyar. Sana tabi olan müminlere kol kanat ger. Şayet sana karşı koyarlarsa ‘ Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım ‘de ve güçlü, merhametli olan Rabbine tevekkül et.’Şuara 214
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Allah kimi, nasıl içinde bulunduğu karanlıktan aydınlığa çıkarır?
Cevap: Rızasına uyanları Kuran’la aydınlığa çıkarır.
‘Rızasına uyanları o kitapla selamet yollarına iletir. İzniyle onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır ve dosdoğru yola iletir.’ Maide 16
Sorunlarının çözümlerini Kuran’da arayıp bulanlara selam olsun.
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Rağbetimiz yalnız Allah’a olursa ne olur?
Cevap: Yolun meşakkati bizi O’ndan soğutmaz.
Yolun rahmeti bizi rehavete kaptırmaz.
Yolda karşımıza çıkan çirkinlik ve hayasızlıklardan tevbe ile arınabileceğimizden umutsuzluğa düşürmez.
O’ndan razı olarak, O’nu razı etmeye adanmanın huzuru kaplar, tüm zerrelerimizi.
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Ümidin Bittiği Yerde Küfür Başlar!
ÜMİDİN BİTTİĞİ YERDE KÜFÜR BAŞLAR!
Dünya bu, her şey bitebilir! Paran bitebilir mesela; daha alacak çok şeyin varken!
Sevgin bitebilir, eğer ihanete, vefasızlığa, yalana maruz kalırsan. Kolunda derman kalmayabilir, boşa kürek çektiysen. Ayağının altına muz kabuğu koyup ayağını kaydırabilir, başını yardırabilir dost bildiğin kardeşlerin, soyun, sopun, eşin, çocuğun, ailen, yedi sülalen.
Yani dünya bu, her şey bazen ters gidebilir?
Kim bilir hikmeti nedir? Belki aldığın seni zehirleyecek, sevdiğin öldürecek, kazandıkların, mal varlığın ateş, odun olup seni yakacak.
Uğruna ömür harcadığın yolun boş olduğu sana ölüm anında Azrail tarafından fısıldanacak! Sen yola düş, hikmeti ara! Bulduğunda yapış ona. Sen seni asla terketmeyene çevir yönünü. Ümit ek yürek tarlana ki, iman yeşersin.
Küfür ayrık otudur.
Tarlayı kurutur!
Ömrü çürütür!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Biri Bana Beni Anlatsa
BİRİ BANA BENİ ANLATSA!
Dersin adı hayat ve ben bilmediğim, tanımadığım bir gezegene bırakılmış küçücük bir zerre isem, zamanla bir şekilde şekillenmiş, büyümüş belli yeteneklere, güce, idrake erişmişsem bütün bunların bir anlamı olmalı. Ve elbette beni buraya bir amaç için gönderenin kim olduğuna, ne için gönderildiğime kafa yormalı.
Yoranlar birer yıldız olup gittiler. Sormuş olmak için değil, bilmiş olmak için sordular. Bilmekle değil, yapmakla onur duydular. Yapamadıklarında mazeret değil, dağ gibi ruhsat vardı ellerinde; çoğu zamansa canlarına bile kastedilse, ölümü düğün gibi algılayıp “An bu an, vakit geldi, şimdi kazanmak lazım!” deyip bindiler şahadet füzesine, cennete kilitlendiler.
Dersi Yaradan’dan aldılar, Peygamber’le zor sorulu testleri başarıyla tamamlayıp cennet Yerleştirme Sınavı’ndan tam puan alarak adlarını Arş’a yazdırdılar. İnsan ve cin şeytanları, düşmanları; salihler ve melekler sadık dostları oldu. Yoruldular, terk edildiler, ağladılar, zaman zaman güldüler fakat ne gevşediler ne üzüldüler. İnandıkları için hep güçlüydüler!
Ey kendini bulmak, kendine yeten bir ben olmak isteyen sen! Kalk ve bundan böyle uyarılara kulak ver, kork. Hard diskine format at, geri dönüşüm kutusundakilere ihtiyacın yok, mesaj kutunu boşalt, listene, dostlarına yeniden göz at; ekranda bir uyarı var, dikkatle oku. Cennete gitmek istediğinden emin misin? Cehennem davetçilerinden gelen tüm yolları engelle. Safını belirle, arada kalanlar ya Araf’ta kalacaklar ya da baş aşağı yuvarlanıp ateşe dalacaklar. Bu anlattığım bilgisayarda oynanan, hilelerle dolu sanal bir oyun değil. Eskiden oyun çağı diye bir kuşak vardı, atalarımız meşru da bulurlardı oynayanı ve oynananı. Çünkü çocuktular. Ya şimdi. Koca koca adamlar oynuyor. Oynadıkça küçülüyor, küçüldükçe cismi hormonlu gibi şişiyor, beyni trafo merkezi, bağlantı hatası yapıp geceyi gündüz, gündüzü gece algılıyor. Soluk benizli, keskin bakışlı, fevri çıkışlı, uyuşuk, dilini anlamakta zorlanacağımız bir ucube çıkıyor akşama doğru şehrin sokaklarına. Birinin bana neler olduğunu, bu yaratığın kim olduğunu anlatması için etrafa bakınsam da anlatacak kimseyi bulamıyorum. Öyle çoklar ki, “Gençliğim, zavallı gençliğim” deyip ağlıyor ve işte böyle zavallı gençliği yazmaya koyuluyorum. Belki hâlâ bir yerlerde, birilerine onlar ulaşmadan ben ulaşabilir miyim diye…
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu
‘Sarp Yokuş’ adlı kitabından Alıntıdır.
- Published in Makalelerim
Davetiye
DAVETİYE
Biz benlikten kurtulmak için nefsimizi eğitirken;
Onlar bizi azdırmak için ne gerekiyorsa yaparlar.
Biz Rahmân’a kul olma şerefini kuşanırken her dem;
Onlar Rahmân’dan gayrı her şeye ve herkese hatta kendi öz nefislerine kul olurlar.
Biz Peygamberî bir terbiyeden geçmeyi öncelerken
Ve birey olmanın farkını dolu dolu hissederken;
Onlar eğittiklerini varsayarak bizi tek tipleştirmek için mücadele ederler.
Biz sevgi, barış, kardeşlik, erdem derken;
Onlar savaş, kan, kin, şehvet diyerek toplumları ifsat ederler.
Biz ev, aile, akraba bağlarını sımsıkı tutarken;
Onlar para, makam, moda üçlüsünde tüm insanî değerleri “hırs” potasında eritirler.
Biz gülerken, gülümserken, sevgi ekerken;
Onlar süzen, surat asan ve aşağılayan tavırlarla öfke biçerler.
Biz Rabbine, iklimine, konumuna, yaşına, cinsiyetine göre giyinirken;
Onlar sezonluk imajlar çizerek, vitrinlerle zevkleri şekillendirir,
“Değiştir” oyunuyla prova yaptırırlar. Sabah-akşam, yaz-kış, genç-ihtiyar.
Biz ahirete, insana, Kitab’a yatırım yaparken;
Onlar dünyaya, bankaya, cakaya, çaputa, kozmetiğe yatırırlar.
Her birini, tüketme çılgını veya yığma tutkunu hâline getirmek için üretir dururlar,
Asgari yaşam mücadelesine razı ederek.
Biz anmak, doymak, birlikte olmak için sofralar kurarken evlerde;
Onlar sunmak, tıkınmak, buluşmak ve haddini aşmanın ilk adresi olarak,
Cafe, lokanta, bar ve otellerde rezervasyon yaptırırlar.
Biz öğrenmek, hatırlamak, yaşamak için okurken;
Onlar ezberlemek, küfretmek, anlatmak kastıyla Kitab’a yaklaşırlar.
Biz iletişim, sohbet, ders diyerek birebir ilişkiyi öncelerken;
Onlar monitör, klavye, mouse arasında saatlerce;
Dil, sözcük, edebiyat katliamı yaparak, hiç tanımadıkları ile
Belki de en özel kalması gereken bedenlerini, resimlerini, müziklerini,
Kes kopyala yapıştır komutuna bağlarlar.
Biz vefa borcu, ibret, dua için giderken kabirlere;
Onlar yalvarmak, şikâyet etmek, gezmek için giderler,
Bazen bel büküp eğilir, bazen deşarj olur, bazen çaput bağlarlar.
Biz ölülerimizi bile yıkar, kefenler, hüzün ve saygıyla bırakırken ana kucağına;
Onlar alkışlarla, ıslıklarla, sloganlarla, hayli taşkın, duygusuz,
Yapayalnız bırakıverirler beton yığınlarına.
Bizler, bizi biz kılan Allah’a şükür secdelerine kapanırken,
“Bize benzemeyen bizden değildir” diye uyaran Peygamber’in kardeşleri olabilmek için bir ömrü adarken;
Onları bir kez daha düşünmeye, inanmaya, dirilmeye ve Selam Yurdu’na davet ediyoruz.
Gelin biz ve onlar olmaktan kurtulup yalnız O’na, yalnız O’na, yalnız O’na kul olalım!
Hatice Dilek Cengiz
“Sarp Yokuş ” adlı kitabından alıntıdır.
- Published in Makalelerim
Din Nedir?
DİN NEDİR?
Hayat denizinde yüzerken, denizin Rabbini her daim hatırda tutmak, kasırgalardan O’nun azametine sığınmak!
Karada yol alıyorsak, yerin dibine geçirilenlerden olmamak için uyarılarına kulak, göz ve gönül vermek!
Bir dil ve iki dudak ile daima dilini ıslak, kalbini açık tutmak!
Güzel sözü, salih amelle kanatlandırıp O’na uçmak!
Tüm korkuları, zatının korkusuyla eritmek.
Tüm sevgileri rızasına bağlamak, gazaplandıracak olanlarından affına sığınmak!
Her şeytanî vesveseyi, Rahmânî öğreti ile mat edip dimdik ayakta, kıyamda kalmak.
Yalnız O’na bel bükmek!
Yalnız O’na boyun eğmek!
Yalnız O’na yakarmak!
Hesabı O’nun ince ince tuttuğunun bilinci ile
Hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı nimetlere ermek için
Gerekirse işten, aştan, eşten, evlattan, anadan, babadan, dünyadan vazgeçmeyi göze almak,
Güzel olan her şeyi dünyada tüketmeyerek,
Geceleri, indirdiği nurla, secdelerde gözyaşları dökerken,
Seherlerde, dua dua işlerken umut kaftanını,
Gündüzleri uzun uğraşıların içerisinde, ihmal etmeden namazını,
Dosdoğru terazi ile tartıp insanların mallarından eksiltmeden,
Hainliği meslek edinmiş,
Alabildiğine ayıplayan,
Söz getirip götüren,
Sonra da kulağı kesik (kötülüğü nam salmış) olanlarla ilişkilerinde, mü’min bir delikten iki kez ısırılmaz ilkesi ile davranıp “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helâk etme ya Rab” diyebilmek için
Aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi
Haktan gelen uyarıya kulağını sağır, gözünü kör, kalbini kılıfta tutanlara, Kur’ân ile büyük bir mücadele verip
Peygamber ve arkadaşları gibi dar geldiğinde dünya, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyenlere “Allah’ın yardımı çok yakın!” deyip
“Kalkın ve ilahlarınıza sahip çıkın!” diyen batıl toplumlara inat
Yolunda bir duvarın tuğlaları gibi saf saf dizilenlerle, aynı safta yer alarak
Göklerin ve yerin ordularını yanına katarak;
“Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı da!”
“Sen kendine bak, sapmış olanın sapması size zarar veremez!” hükmünü hatırlayıp
Sabır ve namazla yardım dilemeye devam edip mücadeleye hazır ve uyanık olmak;
Herkesin yan çizdiği anlarda bile uzlaşmaya kalkmadan;
“Bana Müslümanların ilki olmam emredildi!” diyen İbrahim gibi azim sahibi olmak,
“Hayatım ve ölümüm, namazım ve ibadetlerim Âlemlerin Rabbi Allah içindir!” diyebilmek,
Mahşerde bizden kaçacak olan; eş, kardeş ve soy uğruna kendini helâk etmeden;
Dünya ve içindeki her şeyi vermeyi teklif edeceği bir azapla karşılaşmamak için;
Kimseye gücünün üstündekini yüklemeyen, herkesten mizacına-meşrebine göre amel bekleyen,
Kimseye muhtaç olmayan, muhtaç olunan Rabbe,
Nimetten hesap vereceğinin bilinci ile
Kapkara bir yüz, gömgök bir göz, hırıltılı bir ses, yüzüstü sürünen bir bedenle çıkmak yerine;
Işıldayan bir çehre, nur saçan uzuvlar, tertemiz bir amel defteri ile Mevla’ya bakıp seyre dalanlardan olabilmek için;
Gelin hep birlikte; Allah’ın Kitabı ile evlerimizi diriltelim!
Ölüler arasında diri kalıp ölümü öldürüp “şehid” olalım!
Eğer samimi isek davamızda, “Din samimiyettir!” diyen Peygamber’e tabi olup
Aklımız nisbetinde, O’na kul olalım.
Selam olsun!
Yolunda canından ve malından geçerek şahadete and içenlere.
Ve selam olsun!
Şehid olma sırasının kendisine gelmesini bekleyenlere!…
Hatice Dilek Cengiz
‘Sarp Yokuş’ adlı kitabından alıntıdır.
- Published in Makalelerim
İnsan Neden Pişman Olur?
İnsan Neden Pişman Olur?
Ey insan!
Her şeyi mükemmel planlayan,
Kainatın içindeki bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeyin,
En ince ayrıntısına kadar tasarımını yapan,
Yaratan, yöneten, düzenleyen O.
Sanıyor musunuz ki, siz de bir eksik veya yanlış yapılmış olsun?
Hayır hayır insanın eşrefi mahlukat olduğunu unutmamalısınız.
Öyle ise sizi Rabbiniz hakkında şüpheye düşüren ne?
O sizi mükemmel yarattığı halde,
Siz neden bunu ispatlayamıyorsunuz?
İspatlayamıyor mu yoksa ispatlamak mı istemiyorsunuz?
İspatlamak istemeyenler baş kaldıranlar,
Onları es geçiyorum?
Niye mi?
Rabbini es geçen, es geçilmeyi hak ettiği için!
Öyle ise gelin,
İspatlayamayan bizlerin nerede yanıldığını düşünelim.
Hadi hep birlikte tüm samimiyetimizle düşünelim.
Bu güne kadar,
Neden, ne zaman ve ne kadar pişmanlık duyduk kim bilir değil mi?
Haddini hesabını tutamayacak kadar olsa bile çekinmeyin.
Sakın pes etmeyin ve sahneden inmeyin!
Ne zaman inmeniz gerektiğine karar verecek olanın,
Siz olmadığınızı hatırlayın ve sabredin!
Hala yaşıyor olduğumuza göre,
Hala bir şeyleri düzeltme fırsatı veriliyor,
İdrak ettiniz mi?
Biliyor musunuz?
Allah’ın bir müjdesi var Kur’an’da?
‘Kim ki Allah’tan hakkı ile korkarsa,
Allah ona iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir!’
Anladınız mı şimdi işin sırrı nerede kardeşler?
Lütfen tüm ön yargılarınızı bir tarafa bırakın.
İnsansanız, insan olmanın rahmetini ve zahmetini göze alın.
Zahmeti rahmete çevirecek olanın Kur’an olacağını kavrayın.
Bu din zorluk çekelim diye inmedi.
Bu hayat çile çekelim diye verilmedi.
Bu aklı Allah korkusu ile kullandığınızda,
Eğer bizi şaşırtmayacağını vadeden Rahman’sa,
Bizim O’ndan ne kadar korktuğumuzu tartmamız gerekmez mi?
İşe nefsi, şeytanı, dünyayı değil de,
Allah’ı, Peygamberi ve Kuran’ı baş tacı ederek giriştiğinizde,
‘Ya Rabbi şöyle istiyorum. Çünkü…’ dediğinizde,
Kurduğunuz cümleler sizi tatmin ediyorsa,
Gönlünüz yayla gibi genişleyip,
İçerisinde bahar çiçekleri açmış gibi ferahlıyorsa,
Aklınıza hiçbir alternatif görüş gelmeden,
Evet işte bu.
Doğrusu bu.
Hakçası bu.
Aslolan bu.
Eminim bu! diyebiliyorsanız,
Siz basiretle yolunuzu bulmuş,
Ve Allah’ın yardımına nail olmuşsunuz demektir.
Fakat kafanız karmakarışık,
Gönlünüz darmadağınık,
İşleriniz sarpa sarmış durumdaysa,
Siz hakkı unutup, halkı
Siz Allah’ı unutup nefsi,
Siz ahireti unutup dünyayı tercih ettiniz,
Bu yüzden de bir türlü sükunete eremediniz demektir.
Oysa bu din bize nasihattir.
Gelin bu günden sonra,
İçiniz neyle yatışıyorsa,
O içinize yatan şeyi, Allah’ın huzurunda da savunabilecek,
‘Evet Rabbim çok düşündüm doğrusu buydu, bencesi buydu.’
‘Dünya ve ahiretim adına buydu!’ diyebilecekseniz,
Hiç düşünmeden seçiminizi yapın.
Seçtiğinizle mutlu olmaya bakın.
Ve asla pişman olmayın!
Çünkü pişman olmak hata yapıldığının alametidir?
Eğer karar verdim sanırken, pişmanlık duyuyorsanız,
Doğru yaptım sanırken, yanıldınız demektir.
O zaman da geç olmadan,
Dönüp tam tersi bir manevrayla,
Kendinizi ateşten korumaya çalışın.
Ateş bu,
İnsana delicesine susamış olduğu anlatılıyor kitabımızda.
Eğer biri sizi,
Allah’a ve Cennet’e davet ediyorsa,
Gecikmeden Cennet yolcusu olmayı seçin.
Aldığınız kararla mutlu olun.
Azim sahibi peygamberler gibi azmedin ve kazanın.
Kendinize mutluluğu yasaklamayı seçerek,
Şeytanın oyuncağı olmayın!
Unutmayın Allah’tan korkan birine, Allah
İyice düşündüğünde,
Doğruyu bulduracaktır.
Daima doğruyu bulanlardan,
Pişman olunmayacak adımlar atanlardan,
Her iki dünyada da afiyetle yaşamayı seçenlerden olmanız,
Seçimlerinizle Allah’a yaklaşmanız,
Yaklaştıklarınızla dolu dolu eylemlere imza atıp,
Cennetin özlediği kullardan olmanız duası ile.
Amin!
Hatice Dilek Cengiz
‘Sarp Yokuş II’ adlı kitabından alıntıdır.
- Published in Makalelerim