Peygamberimizin Kardeşi ve Arkadaşları Kimlerdir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Peygamberimizin kardeşi ve arkadaşları kimlerdir?
Cevap: Kardeşleri inşaalah BİZLER ve arkadaşları ASRI SAADET ASHABI kardeşlerim.
Ne mutlu Hz. MUHAMMED’in kardeşi olabilenlere.
Selam olsun ilahım yalnız ve yalnız ALLAH’tır deme şerefini bir ömür koruma gayretinde olanlara.
Yaşam Koçu-Gıda Müh-Yazar
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Her İki dünyada Başarılı Sayılmak İçin Neler Yapmalıyız?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Her iki dünya da başarılı sayılmak için neler yapmalıyız?
Cevap:
1-iman etmek
2-Sabretmek
3- Azmetmek
4- Hazırlık yapmak
5-Uyanık olmak( Bilinçli yaşamak)
Delil: A’li İmran Suresi 200.Ayet
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Neyi Beklemeli ve Kimin Hükmüne Teslim Olmalıyız?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Neyi beklemeli ve kimin hükmüne teslim olmalıyız?
Cevap: Allah’ın hükmünü beklemeli ve hükmedenlerin en hayırlısı olan Rabbimizin hükmüne razı olmalıyız.Selam olsun ölüme terkedilmiş olsa bile hakka teslim olanı affedebilen Yusuf’lara.Selam olsun sonunda hatasını görüp, yıktığı gönlü almayı başarmş kardeşlere.
Hatice Dilek Cengiz
Yaşam Koçu
- Published in Makalelerim
Hayatta Yalnız Kalan ve Kınanacak Hale Düşenler Kimlerdir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Hayatta yalnız kalan ve kınanacak hale düşenler kimlerdir?
Cevap: Şirk koşanlar.
Delil: ‘Allah ile birlikte başka ilah edinme. Yoksa kınanmış ve yalnızlığa terkedilmiş kalırsın.’
İsra Suresi 22.Ayet
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Kimler Doğru Yolu Bulamaz?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kimler doğru yolu bulamaz?
Cevap: Allah zalimleri doğru yola iletmez. Enam Suresi 144.Ayet
Demek ki her konuda doğruyu bulmanın sırrı, kendimize veya başkalarına haksızlık yapmamak ve eziyet etmemekten geçiyormuş. İşler sarpa sarıyorsa hatayı nefsimizde aramaya ne dersiniz?
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Vicdanının Sesini Dinlemeyenler Kimlerdir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Vicdanının sesini dinlemeyenler kimlerdir?
Cevap:Kibirli ve zalim olanlar.
Delil: Neml Suresi 14.ayet
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz
www.huzuryasamkocu.com
- Published in Makalelerim
Sunnetullahın Bizde etkisi Nasıl Olmalı?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Sünetullah’ın bizde etkisi nasıl olmalı?
Cevap:
-Olanı olduğu gibi kabul ederken, Allah’ın olmasını istediğine uygunsa kabul edin. Etmezseniz helak olursunuz.
-Olmasını istediğiniz için elinizden geleni yapıp bırakın zorlamayın, yıpranır fakat sonuç alamazsınız.
-Ne istediğinizi, niçin istediğinizi kendinize sorun,değenler zaten değer bilenlerdir kıymet verin, kıymet görmüyorsanız vazgeçin.
-Gün doğmadan neler doğar derken, çarşambanın ardından cuma geleceğini bekleme yanlışına düşmeyin. Fakat siz O’na dayandıysanız ve O dilerse, tüm olmazları oldurabileceğini bilerek, hiç ama hiç O’ndan umudunuzu kesmeyin.
-Elinizden alınmadan olan için şükredin. Teptikleriniz,direttikleriniz, yoksayarak yok ettikleriniz vebaliniz ve azabınız olacak bilin.
-Ezber bozacam derken, yediğiniz kaba tükürmeyin.Sizin de, kabın da, kaptakinin de Rabbinden korkup haddinizi, bilin.
-Ömrü heba edip, boş umutlarla avunmayın. Salih amel sayılacak işler yapın, elem vermekten de elem çekmekten de kurtulun.
-Normal olmayan her şeyi ve herkesi, normalleşene dek
belli bir mesafede tutun. Yaklaşmayın ki bulaşmasın ya da avucunuzda patlamasın.
-Anormalliği normal göstermeye çalışanları ise kendi haline bırakın. İyi değillerse iyilermişcesine kendinizi kandırmaya kalkmayın.
-Dünyanız için Ahiretten vazgeçmeyin. Ahiretiniz için Dünyayı terk etmeniz gerekiyorsa, kılıcınızı çıkarıp Dünyanın ipini kesin. Fakat bu dünyanın ipi olsun, boynunuza doladığınız ip değil dikkat edin.
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Yüreğe Ne Ağır Gelir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Yüreğe ne ağır gelir?
Cevap: Yüreğin sahibinin yapma dediğini yapmak veya yap dediğini yapmamak!
Yaşam Koçu
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Tutarlı Bir Hayata Merhaba
TUTARLI BİR HAYATA MERHABA
Doğmalı insan!
Kolayına gelen kadarı ile kitabını okuyarak, her güne yeniden doğmalı.
Balığın karnına bile girmiş olsa, tevbeye ve tevhide sarılarak, kurtulmayı başarmalı.
Güzel bir hayatı yaşamak benim elimde diyerek, kolları sıvamalı.
Gününü gün etmek isteyenlerden farkını, her zaman ve zeminde ortaya koymalı.
Doğduğu dünyanın gerçeklerini, doğmasını dileyene sorup uygulamalı.
Doğdumsa ne olmuştan kurtulup niyesinin kulluk için olduğunu anlamalı ve anlatmalı.
Doğumu bir şölenken, ölümünü felakete çevirmemeyi başarmalı.
Doğduğu yeri, doğduğu aileyi, doğduğu zamanı doğru okumalı ve yazmalı.
Doğarken ölmüşüm batağında saplanıp kalmamalı.
Ağlamalı İnsan!
Başlangıçta nefes almak, sonrasında rahatlamak için ağlamalı.
Düştüğünde acıdığını, üzüldüğünde kırıldığını, sevindiğinde heyecanını belli etmekten korkmamalı.
Bir şeyler ters gittiğinde, elinden bir şey gelmediğinde, tıkandığında açılmak için ağlayabilir olmalı.
Yıprandığında, uslandığında, acı çektiğinde, pişman olduğunda yakarabilecek bir kıvamda yaşamalı.
Ağladığı demlerde bile, nezaketinden ödün vermeyerek, göz ve gönül eşliğinde duygularını anlatmalı.
Ağlatan şey ne ise doğru tespit ederek, soyut olmaktan çıkarıp somutlaştırabilmeli.
Ağlamamaya kendini zorlamaktansa, bu hâle düşmeyecek bir bilince ermeli.
Ağlamakla işin bittiğini değil, başladığını önce kendisine göstermeli.
Ağlayabilmenin bir erdem olduğu gerçeği ile, kendi acılarından kendine çay demleyebilmeli.
Gülmeli İnsan!
En çok da kendine gülmeli.
Acze düştüğü anlara bakıp kul olduğu gerçeğini bir kez daha idrak edebilmeli.
Olana bitene, yapılana edilene, yoksa şöyle miydi pozitifliğiyle bakmayı başarabilmeli.
Gün gelip boş versene diyebileceği şeyleri, gecikmeden bugünden gülücüklerle yolcu edebilmeli.
Gülümseyebilmeyi bir meziyet, asık suratı bir eziyet bilmeli.
Gülümsenmesi gereken yerde kahkaha atarak, rahmeti fütursuzluğa çevirmemeli.
Gülünmeyecek yerlerde bile gülerek, kendini densiz ya da komik duruma düşürmemeli.
Gülerken ağlatmamak için, yerli yersiz konuşmaktan kaçınmalı.
Gülümsemeye ihtiyacı olduğunu hissettiklerine, güzel anlar yaşatabilmeyi başarmalı.
Konuşmalı İnsan!
Susmaması gereken anlarda susarak, sevdiklerini kahretmemeli.
Kiminle, nerede, nasıl ve ne şekilde konuşulacağını; düşünerek, okuyarak, gözlemleyerek öğrenmeli.
Kalbi coşturanı, ayağa kaldıranı, umudu diri tutanı, söylemeyi bilmeli.
Kaba ve katı yürekli olmadan, güzelce ve yumuşakça uyarabilmeli.
Konuştuğunda, az ve öz söyleyerek, kimsede usanç uyandırmamalı.
Konuşturmak için değil, dinlemek ve anlamak için, bilmediğini sormalı.
Konuştuğundan çok iş yaparak, güven uyandırabilmeli.
Konuşmalarıyla yolcu edileceğini bilip sözün gücünü kullanabilecek ehliyette olmalı.
Kelimeleri inci gibi derinlerden seçmeli ve yürek toprağına marifetle ekmeli.
Yemeli İnsan!
İhtiyacı kadarıyla, temiz ve helal olanı neyse onları yemeli.
Ne kendini, ne bir başkasını yiyip bitirircesine, bir hayat yaşamamalı.
Yenilmesi gerekeni gerekmeyenden ayırt edecek bir bilinçte olup bedenini ifsad etmemeyi bilmeli.
Davet edildiğinde, adabıyla ve muhakkak besmele ile başlayıp şükürle nihayetlendirmeli.
Yenilecekler için gösterdiği özenden çok fazlasını, hesap vereceklerine göstermeli.
Yemek esnasında, lüzumsuz ya da can sıkıcı konuşmayarak, yemeği zakkuma çevirmemeli.
Yemekten herkese ne kadar düştüğünü gözlemleyip, tek başınaymış gibi hareket etmemeli.
Yemeğe davet edildim diye, bütün gün ya da gece, ev sahibine yük olmamalı.
Yemekte israfa kaçmaktan korkup aç, bitap, hasta ya da fakirleri gözetmeli.
Giyinmeli İnsan!
Örtünmek için giyinmeli.
Kendisinin kimi ve neyi temsil ettiğini, giysileriyle net belli edebilmeli.
Kumaşı, modeli, tarzı, estetiği ile kendisi hakkında, temel bir intiba bırakabilmeli.
Tertemiz olmakla kalmayıp sade, düzgün ve yakışanı, Allah’ın iznine göre seçebilmeli.
Gözü de gönlü de rahatsız etmeyecek şekliyle giyinip saygınlığını ve olgunluğunu hissettirebilmeli.
Giyerken ve çıkarırken, imkân, sağlık ve nice alternatifler sunan Rabbine, gereği gibi şükretmeli.
Giydiklerinin hakkını, giymediklerinin hesabını verebilecek şekilde davranmayı bilmeli.
Giyeceği olmayanı giydirmek için, elinde avucunda olanı iyi değerlendirmeli.
Giyilmesi gerekenden, giyilmemesi gerekeni iyi ayırt edip çirkin görüntülere, el, dil veya kalbi ile müdahale edebilmeli.
Giyinirken kim olduğunu, ne iş yaptığını, gelir seviyesini, yaşını, cinsiyetini, belli eder şekilde seçimler yapabilmeli.
Giydikleri ile kimlerin tuzağına düştüğünü fark edebilmeli.
Uyumalı İnsan!
Dinlenmek niyeti ile uyumalı.
Uyutmak isteyenlere kanmadığını belgelercesine, uykusunu her gece mutlaka bölebilmeli.
Kaçmak için değil, kalkmayı başarabilmek için yatağına yatmalı.
Kâbuslar gördürecek, uykuyu böldürecek, uyku kalitesini düşürecek tüm tuzaklardan uzaklaşabilmeli.
Uyanık olduğu her anı dopdolu yaşamak için, dua ve muhasebe ile uykuya dalabilmeli.
Uyuyanları uyandırmak için az uyumayı göze alıp çok çalışmalı.
Uyuyamayanlara gereken yardımı ve anlayışı gösterip empati kurmalı.
Uyunmaması gerektiği anlara, uyumamayı başararak idmanlı olmalı.
Uykusunu ritme sokup düzeni oturtarak, bedenini gereğinden çok yormamalı.
İnanmalı İnsan!
Rabbinin her söylediğinin, kendisinin hayrına olduğuna inanmalı.
Şirksiz bir imanla, her an Rahman’a bir adım daha yaklaştığının farkına varmalı.
Kimseyi zorla inandırmanın veya kimseye iman ikram edilemeyeceğinin farkında olmalı.
İmandan daha değerli bir nimet olmadığını, sıkça kendine hatırlatmalı.
İnandığı gibi yaşadığında, yaşadığının onun dini olacağı gerçeğini unutmamalı.
İnancı uğruna bedel ödemeyi göze almadan, Cennetin hayalini bile kurarak kendini kandırmamalı.
İnanmadıklarına inanmış gibi yaparak, dini oyun ve eğlence sanma yanlışına düşmemeli.
İnanabileceklerinin, yalnız Allah’tan korkanlar olması gerektiğinin, farkında olarak yaşamalı.
Sevmeli İnsan!
Sevilecek olan ne varsa sevebilmeyi, sevmeli.
Değer verdiklerini söylediklerinin, canını yakmamayı bilebilmeli.
Yaratılmışı sevdiğini söylerken, yaratanı gazaplandıracak bir tavra girmemeli.
En çok Rabbini, sonra Peygamberini, ardındansa kendini severek, Cennete aday olabilmeli.
Severken, kimi, ne zaman nasıl ve ne şekilde sevmesi gerektiğini, Vedûd olan Rabbinden öğrenmeli.
Sevgisini hak etmeyenlere, gereksiz ilgi göstererek, duygularını har vurup harman savurtmamalı.
Sevilebilecek hâle gelene dek, kendi yanlışlarını düzeltmeye çok mesai harcamalı.
Sevdim dedikten sonra değil, öncesinde kendini iyi tartarak yürek yakmamalı.
Sevgiyi en güzel şekliye hissetmeli, hissettirebilmeli, hissettiremeyenlere yanlışlarını düzeltme fırsatı vermeli.
Korkmalı İnsan!
Kazanması gerekenleri, kaybetmekten korkmalı.
Rabbinin kudretini gereği üzere düşünüp yürek telini titretmeli.
Hesabın çetin olacağı anları, bu dünyada hayra tebdil etmek için, canını dişine takmalı.
Yaptıklarını tekrarlar olmaktan, o hâl üzere ölmekten korktuğu için, korkmalı.
Korkularını devşirmeli ve Rabbinin istediği şekle şemale çevirmeli.
Korktuğu için kaçtıklarına dönüp kaçtığı için korktuğunu bilmeli.
Korkularını ilâhî kitapla yargılayıp gerekene beraat kararı vermeli.
Korkunun kendisini korkutmayı, Rabbinden başka hiçbir şeyden korkmayarak becermeli.
Korkusu sevgidense kıymetini, kaygıdansa hikmetini, acıdansa azmetmesini ve sabretmesini bilmeli.
Ölmeli İnsan!
Davası için, dev gibi ölmeli.
Rabbe yürürken boyut değiştireceği anda, şifre kelimeyi söyleyebilmeli.
Onca ölümlü arasında farkını fark ettirecek bir ölümü, kendisine hedef seçmeli.
Yaşamına değer katmayan her şey ve herkesi, yürek mezarlığına defnetmeyi bilmeli.
Son vuruşun muhteşem olması için, her vuruşa aynı ehemmiyeti verebilmeli.
Ölümün bile çok güzel olabileceğini, ölümle yüzleştiğinde, nurlanmış bedeniyle şahitlik edebilmeli
Öldürülürken bile, pek çok kişinin dirilişine vesile olanlar olduğunu bilip ders almalı.
Ölümü ense kökünde hissedip kalıcı değil gidici, alıcı değil verici, yerici değil eğitici olmayı başarabilmeli.
Öldürmektense, yaşatmayı; bıktırmaktansa hatır gönül yapmayı bilmeli.
Ölülerle değil dirilerle, kötülerle değil iyilerle yol alıp huzura esenlikle gelebilmeli.
İşte tüm bunları başarıp da tutarlı bir hayata ‘merhaba’ demeyi seçenlere, ‘selâm olsun!’
Hatic eDilek Cengiz
‘Sarp Yokuş II ‘adlı kitabından alıntıdır.
- Published in Makalelerim
Dersin Adı Hayat Bilgisi
DERSİN ADI HAYAT BİLGİSİ!
Ne dersiniz? Okul hayatı boyunca kaç öğrenci “Of, bütün bunlara ne gerek var?” “Nedir bunca ayrıntı?” “Bütün bunları öğrenmek hayatta ne işime yarayacak?” demeden mezun olmuştur. Hayli az olduğunu umuyorum. Çünkü biz insanoğlu pek aceleciyiz. İstiyoruz ki, hemen her şey oluversin. Hayallerini süsleyen tatil planları hemen gerçekleşsin yahut bol paralı mesleklere hızla erişsin. Bir çırpıda her şey istediğimiz gibi gerçekleşsin ve ben hiç yorulmayayım.
İşte bu duygularla günler, haftalar, yıllar geçer ve aradan geçen 16 yılın ardından, tabii ki hiç vakit kaybedilmezse, mezun olunup mesleğe başlanır. Öyle branşlar var ki hazırlık okumak gerekir. İki yıl sonra… 4 değil 5, 6 yıla uzar lisans eğitimi ile. Bir de ilk yılda kazanamadığını düşünürsek sonra KPSS ve dil sınavları derken, ömrün ortalama 20 yılı eğitimle geçer. Bütün bu hesaplar sonucu çıkan tablo şu ki, hayatta meslek sahibi olmak çok ciddi azim ve emek ister. Gerekli midir? Evet ama… Dersin adı hayat ve hayatın sonu ölüm olunca beynimi zonklatan yüzlerce soru var:
– Öyleyse bu hayat neyin nesi, kimin hediyesi?
– Bunun bedeli yok mu ki?
– Kim verdi?
– Başarı ile nasıl bitirilir?
– Dersten kaçılır mı? Kaçacak bir yer var mı?
Ömrün 60 yılının 8 saatini uykuda geçirsem, bana kalır 40 yılı, 20’si eğitime, 12’si çocukluğa gitse, elde var 8 yıl. İyi de 8 yıllık hayatı bozdurup mu harcamalı yoksa bütün mü desem çok mu sulandırmış olurum? Yoksa şaka değil de bu acı bir gerçek mi? Ne dersin sevgili genç kardeşim? Peki ya bu isabetli mi? Yani ölümlü dünya için ve dünya mesleği, mevkisi için 20 yıl eğitim alırken, ahiret için kaç yıl ilim tahsil ettin? Ramazanın ve cenazenin dışında Kur’ân’a dokundun mu? Alnın Cuma’nın dışında secde yüzü gördü mü? Ya Kâbe’yi görmek, son çıkan ve gişe rekorları kıran filmler kadar seni heyecanlandırmıyor mu? Kalbinin bam telleri titremiyor mu? Vefasızlık değil mi? Haydi gel, yeni bir plan yapalım. Aslında senin için dünya doğumla başlasa da hesap sorulacak sınav soruları büluğda önüne konulur. Yaş 12 diyelim ortalama. Yine 60 olsun ömür. Kaldı geriye 48’i ve günde 5 saat uyku. Ne dersin, kârlı değil mi? Bir de eğitim alırken, niyetine O’nun rızasını kazanmayı hedeflerinin baş tacı yapsan. Yani O’nun razı olduğu işi, O’nun razı olduğu şekil, hâl ve kıyafetle yapsan, kazandıklarını, paranı, mevkiini, şahsiyetini O’na şükür ve itaat yolunda harcasan ve Rabbinin “Dile benden ne dilersen” müjdesine yani cennete varana dek, dünyadan da helal çerçevesinde payını unutmasan, sence akıllılar listesinde yer almaz mısın?
Yoksa kendini akıllı sanıp Rahmân’a kafa tutarcasına ve yok sayarcasına, bir ömrü cehennemlik olma pahasına, üstelik kısacık bir ömrü boşu boşuna harcar mısın? Tercih senin, iki seçeneğin var: Ya cennet ve bitmeyen lezzetler ya da cehennem ve acı. Hâlâ işaretleyip yola koyulmadın mı? Biz ahir zaman ümmetiyiz, kalk vakit ikindi! Vira Bismillah!
Hatice Dilek Cengiz
‘Sarp Yokuş’ isimli kitabından Alıntıdır.
- Published in Makalelerim