Düşünmatik 1
Düşünmatik-1
Dedi: Kimden vefa umulur?
Dedim: Ahde Vefası olandan.
(Ruhlar Alemi’nde Rabbine verdiği sözde durandan.)
Dedi: Öyle ise ne yapmalıyım?
Dedim: Yüreğini yormamalı, yoran olmamalısın!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Duygulu Olun Duygusal Değil!
DUYGULU OLUN, DUYGUSAL DEĞİL!
Duygu; olay, insan, eşya, zaman, mekân kıskacında insanı boğan, üzen, yıpratan olmakla birlikte; diğer yandan ayaklarını yerden kesen, nefes aldıran, kanatlandıran, coşturan hisler demetidir. Her şeyde dengeye davet eden Rahmân, bu konuda da bizi duyguları muhafaza etmeye, beslemeye, ifade etmeye, dindirmeye davet ederken; abartmaya, kaptırmaya, azdırmaya izin vermediği gibi ezdirmeye, incitmeye, bastırmaya, yok saymaya da izin vermiyor.
Sevmeliyiz; O’nun sev dediklerini. Ölçüsünce sevmeliyiz. Bir gün düşman olabileceğimiz ihtimalini hiç hatırdan çıkarmadan. Ama en çok O’nu sevmeliyiz. Çünkü Allah kıskançtır. Kulunun kendinden çok hiçbir şeyi sevmesini, önemsemesini onaylamaz. Yerine kimsenin konulmasını affetmez. Çünkü insanın aklı nispetince algılayamayacağı kadar nedeni vardır. İspata da gerek yoktur. O vardır ve kudreti sınırsızdır. Varlığı ispat gerektirmeyecek kadar aşikârdır.
Korkmalıyız. En çok O’ndan. Ama azap etmesinden daha çok, rızasını kaybetmekten korkmalıyız. O azap etmez ki, hak etmeyene. Hak edene hakkını ödetmenin bir şeklidir cehennem. Bir nevi arındırma ünitesi desek, yanlış değerlendirmiş olmam diye umuyorum.
Zatından başka hiçbir şeyden korkmamayı öğrenmeli, kendimizi olgunlaştırmalıyız.
Öfkelenmeliyiz! Allah’a Rasûlü’ne, dinimize, Kitab’ımıza, düşmanımıza (Allah’ın düşmanları), kardeşimizin hakkını gasp edene fakat öfkelenmemeliyiz nefsimizi ezene, hakaret edene, üzene, zulmetmediği sürece eliyle. Yani sözlü saldırıya selam deyip geçmeli, güreşte yenen yiğit gibi şeytanın başımızı kaldırıp burnumuzu havaya dikmesin, öfke anında yumuşak başlılığımızla gücümüzü göstererek, izin vermemeliyiz.
Acıları merhem yapıp yaralarımıza sürmeli, bir delikten bir daha ısırılmamak için eğri oturmayı bilmeli, doğru eylemlerde, doğrularla beraberken başımıza gelenlere Rahmân için, Rahmân’ı yardımcı seçerek sabretmeli, elimizle işlediklerimiz yüzündense af şurubunu gece gündüz içip bir saniye bile gecikmeden amel defterimizi temizlemeliyiz. Acıtmamalıyız kimseyi ki, acıtılan hücrelerimiz, nefesimiz, sesimiz, gözyaşlarımız şahitlerimiz olarak mahkemede sunsunlar delillerini. Beraatımıza tanık olsunlar.
Heyecanlanmamalıyız elbette haddinden fazla hiçbir şey için! Ama O’nun kitabını okuyunca, Rasûlü’ne uymanın tatlı telaşını hep ciğerlerimize aldığımız hava ile dinginleştirmeli, besmeleli eylemlerimizi; şeytani ve nefsi tuzaklardan koruyup amel defterimize bir bonzai tohumu gibi ekmeli, Azrail gelip canımızı istediğinde; Allah’ın emri Rasûl’ün kavli ile almana gerek kalmadan, “Ben zaten verip Rabbimden ücretsiz aldığımı, paha biçilmez rızası için satmaya hazırdım!” deyip; belki bir yatakta, belki masa başında, belki tebliğ anında, belki direksiyon başı, belki seccade üzeri, belki Kur’ân, belki dua, belki zikir, belki cihad meydanında ama O’nun zatına verdiğimiz sözü; “Evet, sen bizim Rabbimizsin!” nidasına ihanet etmediğimizi, Rabbimize belgelediğimizi onurla sunmalıyız. Kanımız akıp soluğumuz kesilip kalbimiz durduğunda yahut kansız bir şahadetse bekleyen bizi, ardımızda kalan ve cennette kanatlarımız olmasını istediğimiz yavrularımıza düşen, güzel bir sabır, sevinç gözyaşları ve varsa sevenlerimizden vasiyetimiz; biricik bayrağımız olan tevhid bayrağımızı, elden ele hiç düşürmeden, mahşere dek taşımaya devam etmeleridir.
İşte o zaman dünyada bulunmuş olmanın, bir yer tutmanın, bir çok şey tüketmiş ama bir o kadar da üretebilmiş olmanın hazzını duyar, elimiz boş geldiğimiz şu dünyadan, amellerimiz değil Rahmânın rahmeti sayesinde göçüp giderken, gözlerimizi huzurla kapatıp ardımızdan gelenlere, Allah’ın uğrunda dökülen ne bir yaş, ne bir ter, ne bir kanı zayi etmeyeceğini müjdeleyebilenlerden olmak isteriz.
İşte yaşıyorsak bunun için yaşamalı, bu aşk için ağlamalı, bu hülya ile gülmeli, bunun için dinlenmeli, bu rüya ile uyuduğumuz yerden, tutuşturan bir iman ile kalkmalı, artık sahte zevklerin, geçici hazların, müsvette insanların, göz boyayan tuzakların, yanından hızla seğirtip geçerek; mutluluğu, kalıcı huzuru, şahsiyetli insanları etrafımıza alıp âlemlerin Rabbinin stratejik planının biricik erleri olup iman meşalesini tutuşturalım.
Bu el, bu ayak, bu göz, bu kulak, bu dil ve bu dudak bu kalple harekete geçirildiği sürece, ve bu kalp Rabbim Allah dediği sürece, duygularımı ve düşüncelerimi, sözlerimi ve eylemlerimi, gecemi ve gündüzümü, yoluna adamak için bir can, bir kan, bir mal, o an ne gerekiyorsa varım diyenlerle sıramı bekliyorum.
Çölleşen kalplerimize Rahmet yağmurlarını yağdır Rabbim. Eriyen buzulların soğuk sularında kalplerimizi dondurma, ekvator sıcağında sellere kaptırma. Bizler çer çöp olmaktan, savrulup durmaktan yorulduk. Bizi tut, bizi durult, bizi huzuruna doğru yürüt.
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Sorunumuz Benlik Krizi!
‘Ben’ kelimesi size ne ifade ediyor?
‘Gerçek ben!’ ne istiyor?
Beninizin ne istediğini gerçekten biliyor musunuz?
‘Beninizi’ en son ne zaman dinlediniz?
Beninizi bu güne dek siz ne kadar ‘ezdiniz, üzdünüz’?
Buna zulüm denmez de ne denir?
Ya da haketmediği anlarda bile onu neden bu kadar pohpohladınız?
Sahi size bu ‘ben’ i kim verdi?
Vereni unutmanın verileni nasıl değersizleştirdiğini görmeyecek kadar kör, sağır ve kalpsiz değilseniz;
Sizleri ‘ben’likleriniz için kıyama davet ediyorum…
Yoksa siz, ben, biz, hepimiz, çer çöp olup yok olmayacağımıza ve tek başımıza ben adına yaptıklarımızın hesabını vermeye göçmekte olduğumuza göre,
Beni ve sizi ‘benliklerimize’ sahip çıkmaya davet ediyorum!
Ben de varım diyenlere
Tüm benliğimle selam ediyorum!
Ya Rahman ‘benlerimizi’ yalnız sana Kul eyle!
Amin.
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Anasayfa, Dualarım, Makalelerim
Kendinizi sevin!
Hem öyle sevin ki!
Ne sizi doğuran anneniz,
Ne neslinizin atası babanız,
Ne doğurduğunuz evladınız,
Ne eşiniz,
Ne kardeşiniz,
Ne dostunuz,
Ne arkadaşınız,
Ne soyunuz sopunuz,
Kimse sizinle O’nun arasına girmesin!
Herkese olması gerektiği kadar değer verin. Allah’ın, “Hürmetler karşılıklıdır” dediğini; “Size düşman olana dostluk yapın, bir de bakmışsınız ki dostunuz oluvermiş” diyerek barışa davet ettiğini, “Eşleriniz ve çocuklarınız imtihan sebebidir, sabredenleri müjdele” dediğini (yani ailenin imtihan olduğunu) bilin. Eğer Allah’a ve Rasûlü’ne düşmansa, en yakınımız da olsa sevmememiz gerektiğini bilin. Peygamber’in, “En çok kime hürmet edeyim?” diye sorana, “Annene, annene, annene sonra babana” dediğini hatırlayın. Ama en önemlisi kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Şirk en büyük zulüm, unutmayın! Ellerimizle işlediklerimiz yüzünden gelecek, başımıza gelenler. Kendinize bakım yapın. Kırılan, dökülen, yıpranan neyiniz varsa onarın. Ve ayağa kalkın. Gözünüzün içine aynada bakın. Sonra kendinize “O senden razı mı?” diye sorun. Cevap hayırsa, artık hiç değilse siz, kimse bilmiyorsa, bilmediyse, siz kendi kıymetinizi bilin. Ölüler şehrinde dirilin, Kur’ân’ın hakkını vererek okuyun. Canı canana emanet edin!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Hayat Ne mi?
Hayat Ne mi?
Sabretmediğimiz her an da kahrolmak.
Yahut şükretmediğimiz her an da şikayet etmek.
Asıl sorunsa;
Rağbetimizin her an Allah’a olmayışı.
Her anımızda O’nun bize yetmeyeceğini sanışımız.
Biz O’nun dışında neyi yüceltirsek
O bizi onun eli, dili veya varlığıyla küçültüyor.
Çok şükür ki;
Bunu bize ölmeden
İş işten geçmeden dünya da yaşatıyor.
Çünkü: O bizi bize bırakmayacak kadar seviyor!
Bize eksiklerimizi ve hatalarımızı huzuruna gelmeden göster Rabbim!
Bize her yanlışımızdan sonra Düzelmeyi, doğrulmayı ve tevbeyi nasip et ki Rabbim
Yüzüne bakacak yüzümüz
Haşrettiğinde söyleyecek sözümüz
Secde edecek alnımız
Kevserin başına gelmeyi hak edecek bir izzetimiz olsun.
Bize rağmen bizi koru.
Bize gazabını değil
Dünya ve ahirette daima rahmetini hissettir Rabbim!
Amin!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Dualarım, Makalelerim
Kalbin Takvasının Alâmeti Nedir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kalbin takvasının alâmeti nedir?
Cevap: Allah ve Rasulü’nün huzurunda sesimizi kısıp, ‘Dinledik ve itaat ettik’ demek ve hakkını yerine getirmek.
Delil: Hucurat Suresi 3.Ayet
Fazla söze hacet yok kardeşlerim. Her Kuran okunan yerde Rahman bizimle, her Allah Rasûlü’nün emri hatırlatıldığında da, Rahman bize şahit.Peki biz Allah ve Rasûlü’ne her dem şahit oluyor muyuz?
Kalbini şahit olmakla şereflendirenlere selâm olsun.
Hatice Dilek Cengiz
27.06.2021
17 Zilkade 1442
- Published in Makalelerim
Bir Soru Bir Cevap
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Allah bir topluma ne zaman, doğruya davet eden önderler ihsân eder?
Cevap: Sabredip, ayetlere kesin olarak inandıklarında.
Ne dersiniz, biz Allah’ın kitabına kesin olarak inanıyor ve gereğini yerine getiriyor muyuz kardeşler?Eğer dinin hükümlerine şüphe ile yaklaşıyor; bir medya haberine, atalardan kalmış bir bilgiye, sıradan bir kitaptan aktarılan tartışmaya açık konulara yaklaştığımız gibi, ciddiyetsiz yaklaşıyorsak, içimizde hayra davet eden kalmayacak kardeşler.Konuşanlar hep yalan söyleyecek, vadedenler vaatlerinde durmayacak. Tanıdık geliyorsa bu son cümlede söylediklerim, bilin ki biz Allah’ın yardımını hak etmiyor, etmek için kendi hayatımızda doğru kararlar alıp uygulamıyoruz.
Delil: Secde Suresi 24.Ayet
“Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıklarında, içlerinden emrimizle doğruya ileten önderler çıkardık.”
Hatice Dilek Cengiz
19.06.2021
9 Zilkade 1442
www.huzuryasamkocu.com
- Published in Makalelerim
Bağnaz Düşünce Sahipleri Kimlerdir?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Bağnaz düşünce sahipleri (Taassup sahipleri) kimlerdir?
Cevap: Allah’ı ve seçmiş olduğu dini inkâr edenler.
Delil: Fetih Suresi 26.Ayet
Asırlardır inananlar; bağnaz, yobaz, taassup sahibi olmakla suçlamışlardır değil mi kardeşler? Oysa gerçek bağnazların kim olduğunu, Kuran bize net ifade ediyor.Șahidinizin Allah olmasını istiyor musunuz? Öyle ise kitabınızı çok iyi bilin kardeşler.Ne dersiniz? Ağzı olanın konuştuğu ve savunduğu bağnaz düşüncelere göre mi hayatınız şekillenecek, Alemlerin Rabbinin ilmiyle mi? Karar sizin. Fakat unutmayın! Ne demiş atalarımız, körle yatan şaşı kalkar.
Gören gözünü, işiten kulağını ve aklını, kendisine bahşedeni hoşnut ederek kullanan, tüm ‘İleri Görüşlülere’ selâm olsun.
Hatice Dilek Cengiz
13.06.2021
3 Zilkade 1442
- Published in Makalelerim
Hangi Nitelikler Kişiyi Küfre Düşürür?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Hangi nitelikler kişiyi küfre düşürür?
Cevap:
1- Dünya hayatını ahiretten daha çok sevmek.
2- Allah’ın dinini yaşamak isteyenlere engel olmak.
3- Dinin emirlerinin eğrilmesini (taviz verilmesini, bozulmasını, kötü görülür hale gelmesini) istemek.
Lütfen hepimiz kendi nefeslerimizde bu üç hal var mı bakalım.
Zor gelse de, menfaatimize aykırı olsa da, ahireti önceyebiliyorsak, biz gereği gibi yaşamasak bile, takvayı kuşanmaya çalışanları, sivri dillerimiz ve kaba ellerimizle engellemeye çalışmıyorsak, dinin gözde ve revaçta olmasını istiyor, İslâmı bir ömür güzel temsil etmeye çalışıyorsak, ne mutlu bizlere kardeşler.
Selâm olsun Rabbinin dinini, tüm dünya görüşleri, değerleri ve kazançlarının üstünde tutanlara.
Delil: İbrahim Suresi 2,3,4. Ayetler
Hatice Dilek Cengiz
08.06.2021
27 Şevval 1442
- Published in Makalelerim
Rahman’ın Rahmetini Nasıl Hissederiz?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Dünyada Rahman’ın rahmetini ve mağfireti hissetmek istiyorsak ne yapmalıyız?
Cevap: Zulmetmemeli ve kötü hallerimizi iyi hallere dönüştürmek için, nefes aldıkça, gayrete devam etmeliyiz.
Delil: Neml Suresi 11. Ayet
‘Zulmederler müstesna, kötü halini iyilikle değiştirenlere ben rahmet ve mağfiret ederim.’
Kendimizi affedemeyişimizin veya hiç huzur duyamayışımızın nedeni bugüne dek yaptığımız zulümlerse, Allah’tan af kullarından özür dilemek için neyi bekliyoruz kardeşlerim.
Biz Rahman’a ve yarattıklarına gereken hürmeti gösterelim ki, her bittim dediğimizde, O bizi rahmetiyle kuşatsın.
Kimseyi incitmeden ve kimseye karşılığı verilecek bir borcu, minneti olmadan göçmeyi hedefleyenlere ve başarmışlara selam olsun.
Rabbim bizi de bu kullarına kat. Amin
Hatice Dilek Cengiz
07.06.2021
26 Şevval 1442
- Published in Dualarım, Makalelerim