Düşünmatik-19
Dedi: Zaman iki sermayemizden biridir bilir misin?
Dedim: Elbette. Bilmeyen var mi ki?
Dedi: Var elbette. Kaçımız su gibi aktığı anlarda neden aktığına, donduğu anlarda adeta durduğuna, bazen acelesi varmışcasına koştuğuna, bazen lastik gibi esnedikçe esnediğine, bazense enkazın altındaymışız gibi üstümüze göçtüğüne dikkat ettik ki. Oysa bazen; nasılda hoş, tarifi mümkün olmayan duyguların içimizi kapladığı, mekandan kopup, uçuşa geçtiğimiz anlar yaşarız değil mi? Bu da neyin nesi? Bu nasıl mümkün olabiliyor ki diye, hiç üzerinde düşünmediğimiz. Demek ki zaman capcanlı ve ona yüklediğiniz değere göre değerlenen bir nimet.
Dedim: Haklısınız ama tüm bunlarla ne anlatmak istediniz?
Dedi: Zaman kadrini bilene kıymet sunuyor kanımca.
Dedim: Ya bilmeyene?
Dedi: Bilmeyende, ya kuş olup uçup gidiyor, ya buz olup donup kalıyor, ya da moloz gibi üstümüze çöküyor ve biz öylece donakalıyoruz oracıkta. Gayesiz, umutsuz ve bitkin.
Dedim: Peki çözümü ne sizce?
Dedi: Hoş şeyleri hissettiğimiz anların, hissettirenin ve hissettirmeyi bilenin kıymetini bilip, zaman ve mekanın Rabbi için, dolu dolu, fakat bir o kadarda anlamlı geçirmeye adanmak tez zamanda. Ne de olsa sadece yaptıklarımızın değil, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğimiz anlar bizi bekliyor. Hala neyi bekliyoruz. Kalkma ve yola düşme vakti artık. Hem de hemen şimdi!
14 Mayıs 2022
13 Şevval 1443
Hatice Dilek Cengiz