TUTARLI BİR HAYATA MERHABA
Doğmalı insan!
Kolayına gelen kadarı ile kitabını okuyarak, her güne yeniden doğmalı.
Balığın karnına bile girmiş olsa, tevbeye ve tevhide sarılarak, kurtulmayı başarmalı.
Güzel bir hayatı yaşamak benim elimde diyerek, kolları sıvamalı.
Gününü gün etmek isteyenlerden farkını, her zaman ve zeminde ortaya koymalı.
Doğduğu dünyanın gerçeklerini, doğmasını dileyene sorup uygulamalı.
Doğdumsa ne olmuştan kurtulup niyesinin kulluk için olduğunu anlamalı ve anlatmalı.
Doğumu bir şölenken, ölümünü felakete çevirmemeyi başarmalı.
Doğduğu yeri, doğduğu aileyi, doğduğu zamanı doğru okumalı ve yazmalı.
Doğarken ölmüşüm batağında saplanıp kalmamalı.
Ağlamalı İnsan!
Başlangıçta nefes almak, sonrasında rahatlamak için ağlamalı.
Düştüğünde acıdığını, üzüldüğünde kırıldığını, sevindiğinde heyecanını belli etmekten korkmamalı.
Bir şeyler ters gittiğinde, elinden bir şey gelmediğinde, tıkandığında açılmak için ağlayabilir olmalı.
Yıprandığında, uslandığında, acı çektiğinde, pişman olduğunda yakarabilecek bir kıvamda yaşamalı.
Ağladığı demlerde bile, nezaketinden ödün vermeyerek, göz ve gönül eşliğinde duygularını anlatmalı.
Ağlatan şey ne ise doğru tespit ederek, soyut olmaktan çıkarıp somutlaştırabilmeli.
Ağlamamaya kendini zorlamaktansa, bu hâle düşmeyecek bir bilince ermeli.
Ağlamakla işin bittiğini değil, başladığını önce kendisine göstermeli.
Ağlayabilmenin bir erdem olduğu gerçeği ile, kendi acılarından kendine çay demleyebilmeli.
Gülmeli İnsan!
En çok da kendine gülmeli.
Acze düştüğü anlara bakıp kul olduğu gerçeğini bir kez daha idrak edebilmeli.
Olana bitene, yapılana edilene, yoksa şöyle miydi pozitifliğiyle bakmayı başarabilmeli.
Gün gelip boş versene diyebileceği şeyleri, gecikmeden bugünden gülücüklerle yolcu edebilmeli.
Gülümseyebilmeyi bir meziyet, asık suratı bir eziyet bilmeli.
Gülümsenmesi gereken yerde kahkaha atarak, rahmeti fütursuzluğa çevirmemeli.
Gülünmeyecek yerlerde bile gülerek, kendini densiz ya da komik duruma düşürmemeli.
Gülerken ağlatmamak için, yerli yersiz konuşmaktan kaçınmalı.
Gülümsemeye ihtiyacı olduğunu hissettiklerine, güzel anlar yaşatabilmeyi başarmalı.
Konuşmalı İnsan!
Susmaması gereken anlarda susarak, sevdiklerini kahretmemeli.
Kiminle, nerede, nasıl ve ne şekilde konuşulacağını; düşünerek, okuyarak, gözlemleyerek öğrenmeli.
Kalbi coşturanı, ayağa kaldıranı, umudu diri tutanı, söylemeyi bilmeli.
Kaba ve katı yürekli olmadan, güzelce ve yumuşakça uyarabilmeli.
Konuştuğunda, az ve öz söyleyerek, kimsede usanç uyandırmamalı.
Konuşturmak için değil, dinlemek ve anlamak için, bilmediğini sormalı.
Konuştuğundan çok iş yaparak, güven uyandırabilmeli.
Konuşmalarıyla yolcu edileceğini bilip sözün gücünü kullanabilecek ehliyette olmalı.
Kelimeleri inci gibi derinlerden seçmeli ve yürek toprağına marifetle ekmeli.
Yemeli İnsan!
İhtiyacı kadarıyla, temiz ve helal olanı neyse onları yemeli.
Ne kendini, ne bir başkasını yiyip bitirircesine, bir hayat yaşamamalı.
Yenilmesi gerekeni gerekmeyenden ayırt edecek bir bilinçte olup bedenini ifsad etmemeyi bilmeli.
Davet edildiğinde, adabıyla ve muhakkak besmele ile başlayıp şükürle nihayetlendirmeli.
Yenilecekler için gösterdiği özenden çok fazlasını, hesap vereceklerine göstermeli.
Yemek esnasında, lüzumsuz ya da can sıkıcı konuşmayarak, yemeği zakkuma çevirmemeli.
Yemekten herkese ne kadar düştüğünü gözlemleyip, tek başınaymış gibi hareket etmemeli.
Yemeğe davet edildim diye, bütün gün ya da gece, ev sahibine yük olmamalı.
Yemekte israfa kaçmaktan korkup aç, bitap, hasta ya da fakirleri gözetmeli.
Giyinmeli İnsan!
Örtünmek için giyinmeli.
Kendisinin kimi ve neyi temsil ettiğini, giysileriyle net belli edebilmeli.
Kumaşı, modeli, tarzı, estetiği ile kendisi hakkında, temel bir intiba bırakabilmeli.
Tertemiz olmakla kalmayıp sade, düzgün ve yakışanı, Allah’ın iznine göre seçebilmeli.
Gözü de gönlü de rahatsız etmeyecek şekliyle giyinip saygınlığını ve olgunluğunu hissettirebilmeli.
Giyerken ve çıkarırken, imkân, sağlık ve nice alternatifler sunan Rabbine, gereği gibi şükretmeli.
Giydiklerinin hakkını, giymediklerinin hesabını verebilecek şekilde davranmayı bilmeli.
Giyeceği olmayanı giydirmek için, elinde avucunda olanı iyi değerlendirmeli.
Giyilmesi gerekenden, giyilmemesi gerekeni iyi ayırt edip çirkin görüntülere, el, dil veya kalbi ile müdahale edebilmeli.
Giyinirken kim olduğunu, ne iş yaptığını, gelir seviyesini, yaşını, cinsiyetini, belli eder şekilde seçimler yapabilmeli.
Giydikleri ile kimlerin tuzağına düştüğünü fark edebilmeli.
Uyumalı İnsan!
Dinlenmek niyeti ile uyumalı.
Uyutmak isteyenlere kanmadığını belgelercesine, uykusunu her gece mutlaka bölebilmeli.
Kaçmak için değil, kalkmayı başarabilmek için yatağına yatmalı.
Kâbuslar gördürecek, uykuyu böldürecek, uyku kalitesini düşürecek tüm tuzaklardan uzaklaşabilmeli.
Uyanık olduğu her anı dopdolu yaşamak için, dua ve muhasebe ile uykuya dalabilmeli.
Uyuyanları uyandırmak için az uyumayı göze alıp çok çalışmalı.
Uyuyamayanlara gereken yardımı ve anlayışı gösterip empati kurmalı.
Uyunmaması gerektiği anlara, uyumamayı başararak idmanlı olmalı.
Uykusunu ritme sokup düzeni oturtarak, bedenini gereğinden çok yormamalı.
İnanmalı İnsan!
Rabbinin her söylediğinin, kendisinin hayrına olduğuna inanmalı.
Şirksiz bir imanla, her an Rahman’a bir adım daha yaklaştığının farkına varmalı.
Kimseyi zorla inandırmanın veya kimseye iman ikram edilemeyeceğinin farkında olmalı.
İmandan daha değerli bir nimet olmadığını, sıkça kendine hatırlatmalı.
İnandığı gibi yaşadığında, yaşadığının onun dini olacağı gerçeğini unutmamalı.
İnancı uğruna bedel ödemeyi göze almadan, Cennetin hayalini bile kurarak kendini kandırmamalı.
İnanmadıklarına inanmış gibi yaparak, dini oyun ve eğlence sanma yanlışına düşmemeli.
İnanabileceklerinin, yalnız Allah’tan korkanlar olması gerektiğinin, farkında olarak yaşamalı.
Sevmeli İnsan!
Sevilecek olan ne varsa sevebilmeyi, sevmeli.
Değer verdiklerini söylediklerinin, canını yakmamayı bilebilmeli.
Yaratılmışı sevdiğini söylerken, yaratanı gazaplandıracak bir tavra girmemeli.
En çok Rabbini, sonra Peygamberini, ardındansa kendini severek, Cennete aday olabilmeli.
Severken, kimi, ne zaman nasıl ve ne şekilde sevmesi gerektiğini, Vedûd olan Rabbinden öğrenmeli.
Sevgisini hak etmeyenlere, gereksiz ilgi göstererek, duygularını har vurup harman savurtmamalı.
Sevilebilecek hâle gelene dek, kendi yanlışlarını düzeltmeye çok mesai harcamalı.
Sevdim dedikten sonra değil, öncesinde kendini iyi tartarak yürek yakmamalı.
Sevgiyi en güzel şekliye hissetmeli, hissettirebilmeli, hissettiremeyenlere yanlışlarını düzeltme fırsatı vermeli.
Korkmalı İnsan!
Kazanması gerekenleri, kaybetmekten korkmalı.
Rabbinin kudretini gereği üzere düşünüp yürek telini titretmeli.
Hesabın çetin olacağı anları, bu dünyada hayra tebdil etmek için, canını dişine takmalı.
Yaptıklarını tekrarlar olmaktan, o hâl üzere ölmekten korktuğu için, korkmalı.
Korkularını devşirmeli ve Rabbinin istediği şekle şemale çevirmeli.
Korktuğu için kaçtıklarına dönüp kaçtığı için korktuğunu bilmeli.
Korkularını ilâhî kitapla yargılayıp gerekene beraat kararı vermeli.
Korkunun kendisini korkutmayı, Rabbinden başka hiçbir şeyden korkmayarak becermeli.
Korkusu sevgidense kıymetini, kaygıdansa hikmetini, acıdansa azmetmesini ve sabretmesini bilmeli.
Ölmeli İnsan!
Davası için, dev gibi ölmeli.
Rabbe yürürken boyut değiştireceği anda, şifre kelimeyi söyleyebilmeli.
Onca ölümlü arasında farkını fark ettirecek bir ölümü, kendisine hedef seçmeli.
Yaşamına değer katmayan her şey ve herkesi, yürek mezarlığına defnetmeyi bilmeli.
Son vuruşun muhteşem olması için, her vuruşa aynı ehemmiyeti verebilmeli.
Ölümün bile çok güzel olabileceğini, ölümle yüzleştiğinde, nurlanmış bedeniyle şahitlik edebilmeli
Öldürülürken bile, pek çok kişinin dirilişine vesile olanlar olduğunu bilip ders almalı.
Ölümü ense kökünde hissedip kalıcı değil gidici, alıcı değil verici, yerici değil eğitici olmayı başarabilmeli.
Öldürmektense, yaşatmayı; bıktırmaktansa hatır gönül yapmayı bilmeli.
Ölülerle değil dirilerle, kötülerle değil iyilerle yol alıp huzura esenlikle gelebilmeli.
İşte tüm bunları başarıp da tutarlı bir hayata ‘merhaba’ demeyi seçenlere, ‘selâm olsun!’
Hatic eDilek Cengiz
‘Sarp Yokuş II ‘adlı kitabından alıntıdır.