Susmanın Lezzeti
Susmak gerekir kanımca çoğu zaman.
Anlaşılmadığımız ve anlatamadığımız heryer ve zamanda.
Konuşmak öyle ağırdır ki bazen.
Anlarsınız gayet iyi anladığını fakat anlamazdan geldiğini karşınızdakinin.
Anlarsınız işime gelmiyor dememek için sustuğunu.
Anlarsınız size siz olduğunuz ve sizi siz yapanlar için değil,
Sizden almak, sizle olmaktan keyif almak için, sizi üzen her şeyi es geçebildiğini.
Yani aslında alırsa vereceğini.
Dünyayı da sizi de bir ticarethane gibi gördüğünü.
Kazanmak sözkonusuysa var olduğunu,
Birlikte kazanmayı umursamadığını,
Ve kazancı olduğu sürece var olacağını anladığınız her durumda,
Susun kardeşlerim!
Ta ki bu güne dek konuştuğunuz şeyleri demlesin muhatabınız.
Halkıydın denene dek susun.
Biliyorum ya demlemez, ya hiç düşünmez ve geri adım atmazsa diyeceksiniz.
O da mümkün elbet.
Olsun. En azından tartışıp yüreğinizi yormamış,
Taşta yankı uyandırmaya çalışmamış,
Ve en önemlisi sabrı kuşanıp,
Rahman’a havale ederek,
Hayır kazanmış olursunuz.
Konuşup kaybetmektense,
Susup kazanırken,
Hüzne rıza gösterenlere, selâm olsun.
Elbet hesap var, elbet bir duyan ve gören var değil mi?
Ne mutlu susturulduğunda edebiyle susabilmeyi başaran,
Rağmen beddua değil duaya sarılarak,
Nefis ve şeytanı altetmeyi seçenlere.
Hatice Dilek Cengiz