Benim kahramanlarım, gerçek hayattan kopuk, bir vakfa, bir büroya, bir dergâha, bir üniversite odasına, bir konferans salonuna, bir gazete köşesine hapsolmayan, şişirilmiş değil, hormonlu değil, Çin malı da değil, sosyal medya kahramanı da değil, doğal ve sahici, hayatın tam ortasında, gerçek sorunlarla boğuşan ve bütün zorluklara rağmen Müslüman’ca kalma, Müslüman’ca yaşama ve Müslüman’ca ölme mücadelesi veren sıradan insanlardır…
Benim kahramanlarım, ekonomik zorlukların arttığı, kul hakkının önemsenmediği, helal kazancın öncelik olmaktan çıktığı, faizin hemen hemen her eve girdiği bir zamanda, her şeye rağmen harama karşı direnen, bir asgari ücretle ailesini geçindirip, harama, faize, kul hakkına bulaşmadan, çocuklarının boğazından haram lokma geçirmeden, kimseye eyvallah etmeden bu dünyadan izzeti ve onuruyla geçip giden isimsiz babalardır…
Çünkü Efendimiz (s.a.s.) buyuruyor ki: “Cennetlikler, ailesi çoluk çocuğu kalabalık olduğu halde haram kazançtan (faiz, rüşvet, hırsızlık, kul hakkı, haksız kazanç vb.) sakınan ve kimseye minnet etmeyen adamlardır.” (Müslim). “Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat bir konu hakkında şöyle olacak diye yemin etseler, Allah’ın yeminlerini boşa çıkarmayacağı kimselerdir.” (Buhari)
Benim kahramanlarım, İstanbul Sözleşmesi’ne, cinsiyet eşitliği projesine, AB uyum yasalarına, sigortalı anneler işe çocuklar kreşe projesine, yanlış aile politikalarına, haksız nafaka yasalarına, boşanmayı ve aldatmayı teşvik eden dizi ve filmlere, bir tufan gibi her tarafı kaplayan feminizm rüzgarına rağmen, ailesine, eşine, çoluk çocuğuna sahip çıkan, yuvasını ayakta tutmaya çalışan ve her şeye rağmen direnen, kimsenin bilmediği ve tanımadığı annelerdir…
Benim kahramanlarım, anlayışsız bir eş, anlayışsız bir anne, anlayışsız bir kaynana ve kayınbaba arasında sıkışıp kalmasına rağmen hiçbirinin gönlünü kırmadan hem evliliğini yürütmek hem de akrabalık ilişkilerini sürdürmek için direnen kadın ve erkeklerdir…
Benim kahramanlarım, dünyevileşmenin zirve yaptığı bir zamanda kızına talip olan damat adayına işinden, sigortasından, maaşından, annesiyle oturup oturmayacağından önce Allah korkusunu, ahlakını ve ibadet bilincini soran baba ve annelerdir.
Benim kahramanlarım, evleneceği erkeği pahalı gelinliklerle, gereksiz alışverişlerle, dudak uçuklatan düğün salonu ve düğün masraflarıyla ağır borç yükleri altına sokmayan, lüksten, israftan ve şatafattan uzak sade düğünleri tercih eden genç kızlardır. Kaynanasına annesi gibi davranan, gelinine kızı gibi davranan güzel ahlaklı hanımefendilerdir.
Benim kahramanlarım, ahlaksızlığın, sapkınlığın, haramın normalleştiği, nikâhsız ilişkilerin seviyeli birliktelik olarak sunulduğu, zinanın kolaylaştırılıp evliliğin ise zorlaştırıldığı, flört adı altında kız ve erkek arkadaş edinmeyenin garip karşılandığı, her türlü sapkınlığı işleyenlerin gençlere ilham kaynağı olarak sunulup örnek gösterildiği bir zamanda iffetiyle, namusuyla yaşamaya çalışan ve ahlaksızlığa bulaşmamak için direnen sıradan gençlerdir…
Benim kahramanlarım, bulunduğu makamda her türlü güç ve yetkiye sahip olmasına rağmen kibirlenmeyen, kimseyi ezmeyen ve zulmetmeyen, değerlerinden taviz vermeyen ve kendini kaybetmeyen bürokratlardır. İşçisinin hakkını alınteri kurumadan veren patronlardır. Her türlü zorluğa rağmen işini faizsiz çevirmeye çalışan esnaflardır.
Benim kahramanlarım, faizin bir dünya gerçeği kabul edilip, evlerimize, arabalarımıza, düğünlerimize, hac, umre ve kurban gibi ibadetlerimize bile bulaştırılmaya çalışıldığı bir zamanda faizsiz bir dünya idealini kaybetmeyen ve her türlü politik dengeye, uluslararası dostluklara ve stratejik ittifaklara rağmen, “Reel politiğin de canı cehenneme yaşasın İslam Birliği” diye haykıran yiğitlerdir…
Kaynak; Abdülaziz Kıranşal’ın 15 Aralık 2019 tarihinde Milli Gazete’de Yayınlanan ”Benim Kahramanlarım” adlı makalesinden alınmıştır.
www.suffagah.com adresinden alıntıdır.