Empati Nedir?
Kişinin ben merkezli olmaktan çıkıp, biz, siz, onları düşünebildiğini belgeler şekilde özeni, önemi ve özveriyi gösterebilmesidir.
Karşısındakine dikkat etme, ciddiye alma, dinleme, anlama çabasıdır.
Etrafında olup bitenlere duyarsız kalmayarak taşın altına elini, başını, yüreğini hatta tüm bedenini koyabilmek için hazır olmanın adıdır.
Egonun, hırsın, bencilliğin, art niyetin, menfaatin olmadığı sağlam, nitelikli, sağlıklı ilişkiler kurmayı erdem bilenlerin işidir.
Bir denge, tutarlılık, seviye, kalite, istikrar gösterebilme halidir.
Sıcak, derin, içten diyaloğun olmazsa olmazıdır.
Bir parça yetenek, çaba, hatta eğitim gerektirdiğini kabul eden, fakat en temelinde insan sevmeyi ve sevilir insan olmayı hedefleyen insanların vasfıdır.
Bazen bir boşluğun dolması, bazen bir ihtiyacın zorlaması, bazen bir nezaket tezahürü, bazense insani bir halin insanca yansımasıdır.
Bir talebe, bir beklentiye, bir hizmete, bir hürmete hazır oluşun yahut duyarsız kalmayışın ispatıdır.
Özgüvenin, cesaretin, fedakarlığın, anlayışın, sosyalliğin, kültürlülüğün, karakterli oluşun, karizmanın gerekleri arasında mutlaka anılmalıdır.
Anlayışsızlığa, sorumsuzluğa, baş kaldırmaya, yanlış alışkanlıklarla mücadele de, eksik bilgiye, önyargıya, düşüncesizliğe neşter atmanın adıdır.
İçten gelenlerin dışa vurumunun zarafetle süslenmiş halinin, doyumsuz lezzetler hissettirmesi, sıcacık bir gülümseyiş, hoş bir dokunuş, yapmacıksız bir davranışın sonucunda, yüreklere hatır, sevgi, iyilik ekildiğinin işaretidir.
Şuurlu, olgun, dingin, bilge, asil olmayı başarabilen faziletli insanların hallerinden bir haldir.
Mevsimleri kıştan yaza, duyguları dipten yüzeye, çehreleri gerginlikten dinginliğe çevirebilen, inanılması zor işleri kolay kılan bir güçtür.
Uzakları yakın, dargınları barışık, anlaşmazlıkları huzurla noktalayabilen bir enstantanedir.
Almadan vermeyi, istenmeden fark etmeyi, sevilmeyi beklemeden sevebilmeyi, ihtiyaç olunduğunda davet beklememeyi başaranların meziyetidir.
Açlığı, yorgunluğu, acıyı, stresi, yokluğu, zulmü yaşamış, rağmen insanlığını kaybetmemiş olanların tecrübeleriyle zorun kolaylaşmasıdır.
Kalp kırmanın, küs kalmanın, can yakmanın, bozgunculuk çıkartmanın aksine, hoşgörüyü, sempatiyi, paylaşıma açık olmayı tercih edebilmektir.
Bomboş bırakılmış bir tarla da bile, en iyi nasıl mahsül alırımın derdini taşımak ve vazgeçmeden işe koyulmaktır.
Durmayı, susmayı, konuşmayı, bakmayı, dokunmayı, işitmeyi, görmeyi, bilmeyi, anlamayı başarmak isteyenlerin hassasiyetlerinde gizli olan bir yetidir.
Farklılıklara, kültürlere, geleneklere, değerlere yepyeni ve ölçülü bir kıvam verebilmektir.
Empati Kuramayışın Nedenleri?
Görmezden, duymazdan, bilmezden gelerek, sorunları örtbas etmeyi marifet saymaktandır.
Basmakalıp, dışa kapalı bir duygu durumuna girip, taassup sahibi olmaktandır.
Kin duymanın, öfke seline kapılmanın, boş yaşamayı dolu sanmanın, gelir geçer şeylere demirbaşları harcamayı, hiçe saymanın neticesidir.
Kabalığın, seviyesizliğin, görgü eksikliğinin, maneviyat yoksunluğunun tezahürüdür.
Kültür farklarını, inanç farklarını, ihtiyaç farklarını görmezden gelmektendir.
İnsafsızlığın, nemelazımcılığın, katılaşmış bir kalbin tipik belirtisidir.
Kötülüğe kötülükle karşılık verilirin dozunu kaçırmanın sonucudur.
Abartmanın, çığırtkanlık yapmanın, alınganlığın, sabırsız ve fevri davranışların kör kuyusudur.
Kötü yetiştirilmekten, kötü bir çevre de yaşamayı terk etmemekten, kötülük yapmayı ya da düşünmeyi hafife almaktandır.
Güzel davranışları yapmacık, iyi niyetli olmayı ahmaklık, bir başına da kalsa doğruluktan ayrılmamayı imkansız saymaktandır.
Yalnızlaşmaktan, katılaşmaktan, donuklaşmaktan, hırçınlaşmaktan, bencilleşmektendir.
Böyle gelmiş böyle gidere, bir böyle de ben eklesem ne olur dercesine; kendini, gücünü, varlığını hiçe saymaktandır.
Hayatın anlamını keşfetme çabasından vazgeçip, bir ömrü ipek böceği gibi kendi etrafında ördüğü kozasında kalarak geçirmeyi yeğlemekten, uçmaktansa tırtıl kalıp sürünmeyi tercih etmektendir.
Ne tarihten, ne kitaptan, ne yaşanandan, ne atlatılandan ders almayı istemeyip, bildiğini okumayı tercih etmektendir.
Kendini bulunmaz Hint kumaşı sanmakla kalmayıp, ne göze, ne dişe dokunur bir iş yapmadığını veya yapamadığını bir türlü kabul etmemektendir.
Kepenkleri indirmişçesine yaşarken, uçuk kaçık sanal hayatlara dalıp, batıp, bulaşıp çıkıyor olmayı yaşamak sanmaktandır.
Sevgiyi, şefkati, saygıyı, adaleti tatmamış olmanın neticesin de karalar bağlayıp, beyaza adanmayı boş saymaktandır.
Hilekara, dalkavuğa, ahlaksıza, inançsıza değer vermenin neticesinde, tüm değerlerini kaybetmiş olmanın bıkkınlığı, yılgınlığı, ümitsizliği ile, kendine iyi ve faydalı olacak her kişiden kaçmaktandır.
Küçükle küçük, büyükle büyük, gençle genç, yaşlıyla yaşlıymışçasına olamamaktandır.
Olmazsa olmazlar listesini hazırlarken, kimsenin aklına ihtiyacım yok dercesine nefsini ilahlaştırmış olduğunun bile farkına varmamaktandır.
Ben kim onlar kim dercesine, bir türlü kendine yeteri kadar değer vermeyişin yalnızlığında boğulmaktandır.
Gözünde gerçek büyükleri küçük, küçükleri büyük görmekten kaynaklanan algı bozukluğunun acı sonucunu tatmaktandır.
Özlenesi, sevilesi, görülesi kişi ve yerleri yok sayıp, vur patlasın çal oynasını yaşam tarzı olarak benimsemiş olmaktandır.
Yaşanandan, öğrenilenden, öğretilenden, duyulandan, bilinenden, görülendense, her şeyi en iyi ben bilir, ben yaparım dercesine davranmaktandır.
Sığ bir çevre de kalıp, kalmayı bile isteye seçip, sonra da karanlığa taş atmaktan hiç yorulmamaktandır.
Zamanı, emeği, insanı, nimeti har vurup harman saymaktandır.
Günü, ömrü, ahireti düşünüp neyi nasıl yapmalıyı dert etmek yerine, yiyip içip, yatıp kalkıp, gezip tozmayı marifet saymaktandır.
Peygamberleri, ‘o peygamber bense sıradan insan’ diyerek örnek almak yerine kutsamayı ya da ‘onlar da benim gibi insan işte’ diyerek hafife almaktandır.
İnsan gibi düşünerek yaşamayı seçmek yerine, insanlıktan çıkmayı bile insanca bir hak sayar olup, aşağıların en aşağısı olmaktan hiç arlanmamaktandır.
Rabbim bizi, sevdiklerimizi, sevenlerimizi ve soyumuzu, has kullarına empati yapabilenlerden eyle! Amin
Hatice Dilek Cengiz