DOĞRU MU?
Karmakarışık hayat bu yaşadığımız. Doğrularla eğrilerin, iyilerle kötülerin, güzellerle çirkinlerin verdiği mücadelede çoğu zaman kötüler kazanmış gibi görünüyor. Kimin sesi fazla çıkarsa, kimin yumruğu daha kuvvetli ise, kimin sırtı kalın, eli yağlı, dili ballı ise sanki o kazanıyor. Ne dersiniz haksız mıyım?
Ben doğru deyince, ne matematikte ip gibi çizilen çizgiyi, ne muhatabı onaylamak için sallanan başı, ne de doğru, haklısın, katılıyorum demesine rağmen “Hadi yap yapalım, öyleyse nerdesin?” Diye sorduğumda ortalığı tozu dumana bile boğmadan yani kaçtığını belli bile etmeden hatta kaçmadan, oracıkta oturup bir türlü kalkmayan, kalkmaya ihtiyaç duymayan, kalkana ise ne derim de vazgeçirir, oturturumun hesaplarını yapanları, üzgünüm ama doğru adamlar listesine alamıyorum.
Benim anladığım doğru adam yatan değil; kıyama kalkan. Susan değil, gerektiğinde panzehir gibi değil kalbe işleyecek, aklı başa getirecek, gözü açacak, kulağa işittirecek bir yumuşaklıkla ama eğip bükmeden gerçekleri, hiç bozmadan, esnetmeden, gizlemeden dosdoğru söyleyecek; çekip çıkaracak, tutup kaldıracak, haksıza haksızsın demekle kalmayıp hakkı haklıya teslim edecek, yıkılanı yapacak, bozulanı onaracak, dargını barıştıracak, dert değil merhem olacak, bölmeyip birleştirecek, kendisi sadece Rabbinden isterken isteyene ya azarlamayacak ya saçıp savurmayacak şekilde verecek, ehli varken torpilliyi işe yerleştirmeyecek, güçsüzken değil otoriteyi eline geçirdiğinde adaleti tahsis edecek laf kalabalığı değil, iş yoğunluğu içinde en doğru, en acil, en hayırlı olana öncelik verip vakti emeği, parayı israf etmeyip net kimlikle doğruyu gösterecek. Eğlence vaktinde meşru şekilde eğlenecek, ortalığı asık suratı ile buz kestirmeyecek kişiler arıyorum. Tanıyan, duyan, tanışan varsa aranızda ne mutlu diyorum.
Vakit cihad vakti ise elini, dilini, kalbini ama mutlaka birini savunma aracı seçecek. Hüzünlü anlarda aman sen de demeyecek ya da ben de çekmiştim oh olsun dercesine köşeden gizli gizli seyretmeyecek, sarılacak, saracak, gönül alıcı sözlerle, dostluğa bakım yapacak.
Elime fırsat geçti diye düşene bir tekme de o atmayacak, kendisi hangi durumda kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa o durumlarda, kardeşine, eşine, çocuğuna, arkadaşına, tanıdığına hatta tanımadığına insan olduğu evet evet sırf insan olduğu için insanca kıymet verip gönül alacak. Sahi, hala gönül alınıyor mu sizin oralarda? Gönle girmeye, gönülden çıkmamaya, gönül kazanmaya, gönle ışık tutmaya, gönülden vermeye, gönüllü gelmeye, gönülden sevmeye, gönlü yıkmamaya, gönülden anlayan gönüllüler var mı sizin oralarda? Allah şahidim olsun ki hasret kaldık hepimiz, ben buna şahidim ve eminim ki hep birlikte “Biz de” dediniz bu satırları okurken. Hani güneşe mi göç var? Biz bu aradıklarımızdan olduğumuz için mi buradayız bilmiyorum? Bu kısmı sizin vicdanınızla, biricik nefsinizin baş başa yapacağı mini sohbete bırakıyorum. Sonuç ne çıktı? Olumlu ise ne ala, değilse bugünden sonra bari doğrularla doğrulun!
Öyleyse gönlü, gönlün sahibine, gönüller sultanı Hz. Muhammed’in izinde götürebilmek için doğruya ihtiyacınız var, doğru yola değil mi?
Sizleri Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile Kur’ân’a, o dosdoğru mubine davet ediyorum. Buyurun! Buyurduysanız Hoş geldiniz. Hoş geldinizse yani gönüllü geldinizse, o sizi dosdoğru yoluna iletecek, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar tüm doğruların yolunda yürütecek bilesiniz. Vira bismillah deyip çıkın yola. İlk durağın adı Alak, son durak ise Nâs. Adlarından bile belli değil mi? İnsanlık yolu bu yol. Tohumdan insan olmaya, ihtişamlı bir diriliş muştusu. Ve sonu muhteşem nimetlerle donatılmış Selam yurdunuz. Muazzam karşılama ve Âlemlerin Rabbi ile konuşma, buluşma yani asıl VUSLAT!
Dile benden ne dilersen diyen bir Rab varken bu nasıl bir aldanıştır. Artık uyan, yeter uyuduğun, doğrul ve kalk ayağa! Emrolunduğun gibi dosdoğru olmak olsun biricik davan! Durma artık DAVRAN!
Hatice Dilek Öztürk