Kendinizi sevin!
Hem öyle sevin ki!
Ne sizi doğuran anneniz,
Ne neslinizin atası babanız,
Ne doğurduğunuz evladınız,
Ne eşiniz,
Ne kardeşiniz,
Ne dostunuz,
Ne arkadaşınız,
Ne soyunuz sopunuz,
Kimse sizinle O’nun arasına girmesin!
Herkese olması gerektiği kadar değer verin. Allah’ın, “Hürmetler karşılıklıdır” dediğini; “Size düşman olana dostluk yapın, bir de bakmışsınız ki dostunuz oluvermiş” diyerek barışa davet ettiğini, “Eşleriniz ve çocuklarınız imtihan sebebidir, sabredenleri müjdele” dediğini (yani ailenin imtihan olduğunu) bilin. Eğer Allah’a ve Rasûlü’ne düşmansa, en yakınımız da olsa sevmememiz gerektiğini bilin. Peygamber’in, “En çok kime hürmet edeyim?” diye sorana, “Annene, annene, annene sonra babana” dediğini hatırlayın. Ama en önemlisi kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Şirk en büyük zulüm, unutmayın! Ellerimizle işlediklerimiz yüzünden gelecek, başımıza gelenler. Kendinize bakım yapın. Kırılan, dökülen, yıpranan neyiniz varsa onarın. Ve ayağa kalkın. Gözünüzün içine aynada bakın. Sonra kendinize “O senden razı mı?” diye sorun. Cevap hayırsa, artık hiç değilse siz, kimse bilmiyorsa, bilmediyse, siz kendi kıymetinizi bilin. Ölüler şehrinde dirilin, Kur’ân’ın hakkını vererek okuyun. Canı canana emanet edin!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Bir Ramazan Ayına Daha Hoşgeldin Diyen Yüreklere İthafen
Bir Ramazan Ayına Daha Hoşgeldin Diyen Yüreklere İthafen
Bazı dualar vardır
Hiç gün yüzü görmemiş,
Belki de görmeyecek,
Ta ki gün batıdan doğduktan sonrasını bekleyen.
Bazı dualar vardır,
Duvağı açılmamış gelin gibi,
Zamanın Rabbinin ‘Ol’ emrini bekleyen.
Bazı dualar vardır,
Güneşin tepesine vurduğu anlarda bile,
Tir tir titreyen bir yürekçe, Yalnız O’ndan istenip,
Yalnız O’na söylenen.
Bazı dualar vardır,
Adı bile dua olup, Doğamayan,
Doğmasına imkân varken, İmkânsızlık yalanlarından örülü ninnilerle,
Kaf dağının arkasına gömülen.
Bazı dualar vardır,
‘Kendimi bildim bileli,
Rabbimi tanıyıp O’na yöneldiğim günden beri ediyorum’ deyip,
Tecellisi beklenen.
Bazı dualar vardır,
Tecellisi için kaderin kazaya dönüşmesini bekleyen,
Bazı dualar vardır,
Nefsin ve şeytanın tuzaklarına düşmemek için,
Şartsız bir teslimiyetle
‘Sen hakkımda en hayırlı olana ilet’ diyerek,
Rabbe havale edilen.
İşte tüm bu demleri,
Umut ve haşyetle bekleyen yürekleri,
Bu mübarek ayla müjdele, Dünya ve Ahiret Bayramlarının coşkusuyla ferahlat.
Ya Bediu, Ya Vacid, Ya Mucib
Amin.
1 Nisan 2022
29 Şaban 1443
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Dualarım, Makalelerim
Sabır Nedir Nasıl Başarılır
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Sabır nedir ve nasıl başarılır?
Cevap: Sabır, hakta direnmektir. Katılașmadan, kabalașmadan, yumuşak kalmayı başararak, sessizliği muhafaza edip, doğru kararı verene dek, dua ve namazla Rabbin hükmünü beklerken, metaneti sükunetle süsleyebilmektir.
Sabır, azimli insanların olmazsa olmaz bir vasfıdır. Bu ancak hakkı yaşamakta gayretli müminlere ihsan edilecek, muhteşem bir hediyedir.
Delil: Nahl Suresi Ayet 127
‘Sabret! Seninde sabrında ancak alemlerin Rabbinin yardımı iledir.’
1 Nisan 2022
29 Şaban 1443
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Sözünün Tesir Gücünü Arttırmak İster Misin
Düşünmatik-18
Dedi: Sözünün tesir gücünü arttırmak ister misin?
Dedim: Elbette.
Dedi: Öyle ise önce, içinde hayra niyet ederek, yumuşak bir şekilde söylemeyi başarmalısın. Söylemek istediğin herşeyi, üslûp hatası yapmadan söyleyebilir olmalısın.
Dedim: Peki neden?
Dedi: Eğer zamanını iyi seçmez ve niyetinde temiz olmazsa,şelale gibi taşkın bir yüreğin sularında, attığın taş kaybolur. Fakat göl gibi sakin ve durulmuş bir anını gözetirsen muhatabının, attığın taş, taş olarak kalmaz. Yüreğinde halka halka büyür. Ve sen amacına, nezaketle ulaşmış olursun.
Dedim: Peki ben bu dinginliğe nasıl ulaşırım?
Dedi: Yüreğinin sahibinin senden istediklerini, daima gönüllüce yaparak.
Dedim: Ya muhatabımın dingin ve almaya hazır olduğunu nasıl anlarım?
Dedi: Onun güvenini kazanmış biri olmayı başarmışken, sana koşarak geldiği ve soru sorduğu anları kaçırmayarak.
30 Mart 2022
27 Şaban 1443
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Sarp Yokuşun Yolcusu Olduğunun Șuurunda Olanlara
Sarp Yokuşun Yolcusu Olduğunun Șuurunda Olanlara
Eğer bir konuda Rahman’ın emri zor geliyorsa bilmeliyiz ki ya nefsimiz, ya şeytan ya da şeytanlaşmış insanlar bizi etkiliyor.
Şeytan en kolayı, Rahman’a teslim olduğunuz anda tası tarağı toplayıp gidecektir.
Şeytanlaşmış insan ve nefse ise söz hakkı veren sizsiniz. Üstelik Rabbinize, kendinizi veya bir başka nefis sahibinin isteklerini, önerilerini tercih ederek, kendi nefsinizi ya da bir başka nefsi tercih ettiğinizi söylesem ve bunun nefsi ilah edinmek anlamına geleceğini hatırlatsam, itibar eder, korkar, vazgeçer misiniz?
Öğüt mümine fayda verir der Rabbim kardeşler.
Rabbim beni, nefsimi, ümmeti senden gayrısına kul olmaktan kurtar.
Amin
28 Şubat 2022
25 Recep 1443
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Dualarım, Makalelerim
Kim Kimi Neye Davet Ediyor?
Bir Soru Bir Cevap
Soru: Kim kimi neye davet ediyor, hiç düşündün mü kardeşim?
Cevap: Hayır
Soru: Düşün öyle ise ve karar ver. ‘Ben neyi, niye ve kim için yapıyorum?’ Sor kendine. Ya da ‘Neden burdayım ve nereye gidiyorum’? Diye düşün. Bir yol ki sonu belli. Dönüşü yok!Telafisi yok!
Cevap: Zor fakat önemli sorular bunlar.
Soru: Bunları düşünmeksizin öylesine yaşamak, yaşamak mı ki?
Cevap: Değil elbette. Mış gibi yapmak anladım. Oysa hayat benim hayatım ve ben hayatımın tüm seçimlerini bilinçli yapmalıyım ki sonum hüsran olmasın.
Hatice Dilek Cengiz
25.03.2022
22 Șaban 1442
- Published in Makalelerim
Ekmeğinize Katık Olacak Fikirler!
Ekmeğinize Katık Olacak Fikirler!
İnsanız ve temel bazı ihtiyaçlarımız var biliyorum,
Bunları karşılarken, ölçünüz hep ‘orta’ olsun diyorum kardeşler.
Ne az verip hırsız , ne çok verip arsız etmeyin nefsinizi
Nefis bu çalar da, azar da.
Sakın’ Ben yapmam!’ demeyin.
Size demirbaş ihtiyacınızı söyleyeyim mi ilk olarak?
‘İnanmak’ kardeşler!
O’na inanmak yetmez.
Peygamberlerine, Kitaplarına, gaybı yalnız O’nun bildiğine,
Sonra kendinize, etrafınızdakilere, ailenize, dostlarınıza,
Kısaca bir şeylere ve birilerine inanmak zorundasınız bilesiniz.
Kaçamak yok!
Mış gibi yapmak yok!
Niye mi?
Yaparsanız kendinize yapmış,
Bir ömrü çöpe atmış olursunuzda ondan, kardeşler.
Sonra NEFES almak!
Soluyup içine çekmek,
İhtiyaç duyulan elementleri.
Bu, bazen bir duygu, bazen bir koku da olabilir.
Yer ve zaman çok şeyi içinize sokabilir.
Siz siz olun neyi soluduğunuza,
Nerede nefes aldığınıza,
Nerede ciğerlerinizin bayram ettiğine dikkat edin.
Sizi nefessiz bırakan,
Kalbinizi sıkıştırıp, gözünüzü karartan,
Astım krizine benzer haller yaşatan,
Kişi, ortam, makam,iş ve konuşmaları bir rüzgar hızıyla terk edin.
Niye mi?
Batarsınız, boğulursunuz, soluksuz kalırsınız da
Boğulmanıza sebep olanlar bile size yardım edemezler.
Ya sizi kendi kaderinize terk ederler,
Ya da su testisi misali sizinle kırılır giderler.
Diğer bir ihtiyacınızsa ‘yiyip içme’ değil mi?
Elbette yiyip içeceksiniz.
Ama helalinden ve temizinden kardeşler.
Helal değilse şimdi bir söz verin.
Yanın dan onurluca geçip gidecek,
‘Ben sizin albeninize kapılacak kadar aklımı peynir ekmekle yemedim,
Rabbim ne diyorsa o,
Muhakkak bir hikmeti var!’ diyerek.
Yemediğiniz gibi, ehlinize de yedirmemek için,
Amansız gayret göstereceksiniz.
Ya ‘temiz olanlar’ kısmını yaşamak için hükmün ne yapmalıyım derseniz?
Orada burada değil, mümkün mertebe evinizde,
Akraba ve dostlarınızın evlerinde yiyip içecek,
Diğer yerlerde yemek zorunda kaldığınızda,
Yumuşakça ama mutlaka,
Personeli ve işletme sahibini,
Pisliğin haram olduğunu,
Hazır kendilerine sunulmuş rızık kapılarını zayi edip,
Vebal almamaları konusunda uyaracaksınız!
Ve sonra ‘barınma’ ihtiyacınız geliyor biliyorum.
Elbette başınızı sokacak kadar dar değil,
Ailenizle rahatça oturabilecek bir eve sahip olmak için,
Kuşlar gibi erken kalkacak,
Helal sahalarda kanat çırpacak,
Dönüşünüz muhteşem olması için,
Evinize vakitlice gelecek gelişinizi heyecanlı bekleyişlere çevireceksiniz.
Ve tabi hane halkı olanların da çorba da tuz olmadığını,
Herkesin üzerine düşeni yapmadığı bir dünya da,
Bir gün işlerin sarpa sardığını görmeden,
Ne gerekiyorsa hep birlikte yapalım deyip,
Toplu yaşam kurallarını ihmal etmeyeceksiniz.
Eğer ne gerek var deyip,
Mekan ihtiyacınızı es geçerseniz,
Ev halkına sorumsuzluk örnekleri sergiler,
En yakınlarınızın her gün yüreğini yakar,
Evi yaşanmaz hale getirmekte çok becerikli iseniz.
Aslan bile yattığı yerden belli olurken,
İnsan olmanın hakkını vermediğiniz için,
Dışarıda ne kadar büyük işler başarsanız da,
En yakınlarınızın gözün de,
Daima prestij kaybettiğinizi görüp irkilmelisiniz!
Bu ateş sizi de yakar,
Hep birlikte yoğun sıkıntılar çeker,
Yeryüzü dar geliyor dercesine yaşar
Ve öylece ölür gidersiniz kardeşler bilesiniz!
Gelelim ‘bineğinize’.
Evet her aileye bir binek en güzeli diyeceğim.
Belki de alaylı alaylı gülüp, ‘Kolay mı öyle hanımefendi!’ diyeceksiniz.
Ben de kolay olmasa da mümkün diyerek,
Siz yıllarca,
Boş umutlara, sahalarda top koşturanları izlemeye,
Verilen üç kuruşa razı olup,
Alternatif ne yapabilirim ?
Hangi yeteneğimi keşfedip,
Daha onurlu bir hayat sürebilir demezseniz,
Dumanı bile zehir olanları içip,
‘Ne olmuş canım hiç mi eğlencem olmayacak!’
Ara da bir arkadaşlarla takılıyorum işte deyip, iki tek atmaya devam ederseniz,
Hem kendinizin hem etrafınızdakilerin hakkına girdiğinizi es geçerken,
Bir ömrü toplu taşıma araçlarında geçirmek zorunda kalmak istemezseniz,
Dişinizi sıkıp,
Ekstra tüm masraflarınız kesip,
Abur cubura veya incik boncuğa
Yahut çaya kahveye,
Değerinin en az on katını vermekten vazgeçerseniz,
Bilin ki orta hallisinden,
Sizin de bir aracınız olabilecektir kardeşler.
İşte ondan sonra,
Rahatça ziyaretlere gidebilecek,
Dostlarınızla piknikler geziler yapabilecek,
Kim bizden önce nerede nasıl yaşamışı görüp,
İbret alabilecek etkinlikler düzenleyip,
Hayatınızı monotonluktan kurtarabileceksiniz.
Daha sıralanacak olsa çok şey çıkar biliyorum.
Fakat ben son olarak ‘sevgi ve güven’ diyorum kardeşler.
En temel ihtiyaçlarınız bunlar bilmeli,
Sizi seven ve size güvenen birileri var mı diye arayışa geçmeden,
İmanımdan dönmediğim sürece,
Ölümüne sevilecek ve güvenilecek insan mıyım diye,
Aynada gözlerinize uzun uzun bakıp,
Önce kendinize,
Elbette önce kendinize şu sözü vermelisiniz!
Bundan sonra ‘olmaya’ çalışacağım.
Şartlar ne kadar ağırda olsa, üzerime aldığım yükü kaldıracağım,
Zaten kaldıramayacağımın başıma gelmeyeceğini bilip, kendimi motive edecek,
Ama ‘Bana güvenen ve sevenleri,
Asla yarı yolda bırakmayacağım!’ sözünü vermelisiniz.
Hem de hemen şimdi!
Niye mi?
Belki de Azrail’in az yolu kaldı size ulaşmak için ne dersiniz?
Mümkün ama değil mi?
Var mı içinizde senet imzalayan kardeşler?
Öyle ise bu rehavet niye? Demeliyim.
Giderken iyi gitmeli,
Gittikten sonra da hayırla anılabilmek için,
Hatıralarınızın dualarla süslenmesine katkı sağlamayı başarmış olmak için,
En çok siz ter dökmüş olmalısınız,
İnsana yalnız emeğinin yemeği sunulacak öyle değil mi?
Hayat bu sevmeden yaşanmaz.
İnsanı, hayvanı, doğayı,
Yaşamın kendisini,
En önemlisi Rabbinizi, kitabınızı ve peygamberlerinizi sevmelisiniz.
Sevmek yetmez sizi sizden çok korumak için,
Güzele ve iyiye davet ettiğine inanmalısınız.
Dua ile Allah’a yakarırken,
Salavat ve sünnetleri ile Peygamberi hatırlamalı ve hayatımıza katmalı,
Kitabı rahleye koyup,
Dizi dibine çöküp okumalısınız.
Ona bir canlı muamelesi yapmalı,
Onunla konuşmalısınız.
Göreceksiniz her sorduğunuza cevap verecek!
Her soramadığınızı, düşünemediğinizi, fark edemediğinizi bile önünüze getirecek.
Bazen sular seller gibi ağlayıp,
Bazen coşkun ırmaklar gibi çağlayacaksınız.
Bazen korkudan nefesiniz kesilecek,
Bazen heyecandan diliniz damağınıza yapışacak,
‘Ben bunları hak edebilir miyim?
Gerçekten bunu başarabilir miyim?’
Diye kendinizi sorgularken kendinizi yakalayacak,
‘Durma hadi! Erteleme artık! ‘Diyebileceksiniz.
Her gün nefes almak kadar elzem olduğunu fark edince,
Okuyamadığınızda susayacak,
Koşup sığınacaksınız hikmet deryası satırlarına.
Bu satırlar sizin yakıt deponuz.
Bunlarsız yaşayamayacağınızı görecek,
Yol yakınken dönecek,
Kendinizi kandırmak pahasına,
Bir ömrü köstebek modunda geçirmemek için,
Çalıların arasından sıyrılıp,
Kendinizi Kuran’la tedavi edeceksiniz.
Kısaca hayatı ıskalamadan yaşamayı bilecek,
Erdemli bir hayat için,
Her günü bir öncekinden farklı kılmaya çalışacak,
Düşeni ezmek değil, kaldırmaya çalışarak,
Boş vermişleri boş vererek akıntılarına kapılmadan,
Selin önünden kaçıp,
Kendinize güzel ve namaz kılınır mekanlar kurmayı bileceksiniz kardeşler.
Ben size, siz de ki fıtri potansiyele olan inancımla,
Haydi kalkın! diyorum.
Yoksa bitiyoruz, tükeniyoruz ve sadece tüketiyoruz görmüyor musunuz?
İyi de biz bunun için gelmedik ki bu dünyaya?
Kim ya da kimler hayatınızı kontrol ediyor?
Sahi kaçınız ‘Ben emri yalnız Allah’tan alırım!’ diyecek,
Şerefte bir hayat yaşıyor?
Hiç düşündünüz mü?
Eve ‘Bu gün Pazar! Bu gün tatil!’ hikayeleri ile çok pazarlar geçirdik biliyorum.
Gerçekten yoruldunuz da mı dinlenmeyi hak ediyorsunuz?
Peki ya kim için yoruldunuz?
Sizden istenen bu mu diye düşünmeye vakit buldunuz mu?
Ve cevap çoğunuz için ‘hayır’ biliyorum kardeşler.
Birileri bizi dört nala sahaya sürüyor!
Sahi onlar neredeler?
Neden hep biz toza toprağa bulaşıyoruz?
Size bir şey söyleyeyim mi?
Nerede oldukları çok ta önemli değil ama
Nereye gideceklerini kitap çok kesin söylüyor.
Ya siz onlarla olmaya var mısınız orada?
Ama ben şahsım adına,
Artık ‘Kral çıplak!’ demek
Ve sizi sarsmak istiyorum kardeşler!
Gerçekleri görün istiyorum!
Doğrusu bunca söz yeter, öğüt almak isteyene.
Öyle ise:
‘Bir iki üç tıp!
Susuyorum!
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Sarp Yokuşun Yolcusu Olduğunun Șuurunda Olanlara
Sarp Yokuşun Yolcusu Olduğunun Șuurunda Olanlara
Göğe ve yere bakıp,
ebediyetin güzelliklerini umar olmak sadra şifa olan.
Yoksa sadece dünyayı dert edinerek, kanatlarını yolmamalı insan.
Yolacaksa yaşın getirdiği yükleri daha sağlam yüklenmek için,
Bir kartal gibi gagasından, kanadından, pençesinden vazgeçebilip,
Konforun rehavetinden sıyrılarak, O’na yükselmeyi gaye edinmeli, sözlerini salih amelleriyle süsleyerek.
Bittim, battım, yandım, kandım, sandım demek boş.
Her şeye yeniden, yepyeni bir gayretle sarılıp,
Yolun sonu gelmeden, sonuymuș gibi davranmanın,
Nefsin şeytana yenilmișliği olduğunun farkına varmalı insan.
Ancak o zaman, ölüm vuslata dönüşür ve biz korkmayız kavuşmaktan.
24 Şubat 2022
23 Recep 1443
Hatice Dilek Cengiz
www.huzuryasamkocu.com
- Published in Makalelerim
Geçmişinizle Barışın
GEÇMİŞİNİZLE BARIŞIN
İnsan ne de çabuk ve ne de çok pişmanlık duyabiliyor değil mi? Hayat ne de hızlı akıyor. İnsanlar, şartlar, siz nasıl da değişiyorsunuz? Ve evren kurulduğu günden bugüne ne çok değişim geçirdi biz gibi.
Ne ahlar, ne vaylar, ne vahlar çıktı bugüne dek ağzımızdan semaya. Ve biz nasıl da etimizle, kemiğimizle piştik hayat kazanında. Dertlerimiz bizi kavurdu, rengimiz attı bu kesin. Ama ağardık mı karardık mı orası meçhul desem bana gücenir misiniz? Pişerken etimize işlediyse acı, kıvama gelmeye başladık demektir. Ağaç bile sıcağa soğuğa farklı tepkiler verirken, biz toprağın üstünde aynı kalamazdık değil mi? Ya köklerimiz bir çim kadar kolay sökülen cinsten mi? Yoksa asırlık çınar gibi derinlere kollarını uzatıp sımsıkı bir ilişkide mi? Vefakâr dostu ile sürekli has bir alış verişte mi YÜREĞİNİZ?
Harımız arttıkça, acımızın arttığını düşünmek ne kadar gerçekçi. Bir eliyle kazanın altına odun atan, bir eliyle yarasına tuz basmaya çalışırken, var gücü ile bağıran biz miyiz?
Yanan kim? Yakan kim? Yanmak için yeni yeni yollar bulup tuzaklara düşen kim? Düşüren kim? Yolu bulup eli bulup yola gelmemekte direnirken, bir yandan da yol yöntemden bahsedip yolcuyu yolda bırakacak olmasına rağmen, yola çıkanlarla yol tutan kim?
Gelin her şeyden ve herkesten geçin, tevbe edin. Önce O (Rahmân) affetsin diye yakarın O’na. Affedilmenin sonsuz rahmeti sizi şefkatle sarsın. İçinizde hissedin. Ovalar gibi düzleşsin tümsekleriniz. Söğütler gibi eğilsin başınız öne, kışın karda açan kardelenler kadar nurlansın elleriniz. Emen bir bebeğin annesinin sütüne kavuştuğu andaki kadar, ılık ılık rahmet aksın damarlarınızdan. Meltem essin içinizde, düşüncelerinizdeki tüm tereddütlerin alnını secdeye değdirsin. Güneş gibi aydınlık bir yüzle, narçiçekleri açsın kararmış kalbinizin hüzün bahçesinde. Ve kuşlar size aynı yolun yolcusu olduğunu hatırlatsın, yücelsin gök katlarına âminleriniz.
Ve her ihtiyaç duyduğunuzda, tıklayacak bir rahmet kapınız olduğunu unutturmasın size yüzü kapkara kesilenler. Siz yönelin O’na, O sizi sevsin. Beslesin, büyütsün, olgunlaştırsın. Ve sonunda zaten kavuşacağınız, O’na sunacağınız salih amelleriniz arasında, büyük günahlarınız, büyük pişmanlıklarınız, büyük acılarınızdan daha büyük tevbe edişleriniz, yürek yangınlarınızı söndüren gözyaşı ırmağınız, kara bulutları dağıtan rahmet rüzgârlarınız çöp misali sizi hep üzen tüm anılarınızı hatırladıkça, çıkarttığım dersler başlığında topladığınız bilgileriniz, tecrübeleriniz, benzeri durumları yaşayacaklara tavsiyeleriniz dışındakileri atın gitsin. Siz siz olun bugünden sonra çöplükten beslenmeyin. Çöpleri eşeleyip pis kokudan rahatsız olmamak için, tevbe ateşinde onları topluca yakın, olmadı yanmayanlar varsa, es-Settâr’dan yardım dileyin, gömün onları. Yaşanmamış sayın, yolunuza derin bir teslimiyetle düştüğünüz yerden kalkarak devam edin. Her hatırınıza geldiğinde, ihlâsla tevbe ederek şeytanın hilesini hayra çevirin.
O hedefi aşmış kullarına müjde verirken af kapısında beklemeyin, beklemenize gerek kalmayacak bir hızla hesabınızı vermeye hazırlanın. Kendinize eziyet etmeyin. Yürekten bir yönelişle hep Allah deyin, her daim O’na yönelin ve sükûnete erin.
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim
Allah’ı Sevmeyenin, Seni sevmesine Hiçbir zaman Kanma Olur mu?
Düşünmatik-17
Dedi: Allah’ı sevmeyenin, seni sevmesine hiçbir zaman kanma olur mu?
Dedim: Ne demek istediğinizi biraz açıklar mısınız?
Dedi: İnsan kaynaklı sevgi, insanın şahsiyetinin kalitesi ile orantılı olurda ondan.
Dedim: İnsan kaynaklı sevgi tanımınızı da, biraz açmanızı rica etsem.
Dedi: Gözün ve kulağın, nefsin istekleri çerçevesinde sevmesi ile hissedilen, gelir geçer sevgi.
Dedim: Peki sevgide kalite standardı nedir o zaman?
Dedi: Allah için, Allah’ın hoşnutluğunu kazandıran, Allah’ın sevdiklerine duyulan sevgidir, en kaliteli sevgi.
Dedim: Peki bunu nasıl bilebiliriz ki?
Dedi: Kuran’ı baştan sona tarayıp, Allah’ın sevdiklerinin listesiyle, kendi sevdiklerimizi bire bir kıyaslayıp, dosdoğru seçimler yapmak için, göz feri ve yürek teri dökerek elbette.
Hatice Dilek Cengiz
- Published in Makalelerim