BEN SEN VE O
Ben ne çok şeyi bilmediğimi, bildiklerimin ne kadar az olduğunu bildiğimde anladım.
Ben ne çok şeyi bildiğimi, bilmeyenlere bilmediklerini anlatmakta zorlandığımda anladım.
Ben ne kadar çok istemediğimi, yaptıklarımdan sıkıldığımda anladım.
Ben ne çok istediğimi, olmadığında yıkıldığımda anladım.
Ben ne kadar çok sıkıldığımı, kaçıp gitmek istediğimde anladım.
Ben hiç sıkılmadığımı, yanında olmaktan mutlu olduğumda anladım.
Ben ne çok verdiğimi, vermediğimdeki tepkide anladım.
Ben ne çok vermediğimi, eksikliğini gördüğümde anladım.
Ben ne çok aldığımı, alıştığımı fark ettiğimde anladım.
Ben ne çok almadığımı, gönlümün yorulduğunu gördüğümde anladım.
Ben ne çok sevilmediğimi, terk edildiğimde anladım.
Ben ne çok sevdiğimi, uğrunda harcadıklarımla anladım.
Ben ne çok ezildiğimi, derin iç geçirişlerimde anladım.
Ben hiç ezilmediğimi, ezilenlerin ezilme dozuyla kıyasladığımda anladım.
Ben ne çok yenildiğimi, nefsime esir olduğumda anladım.
Ben hiç yenilmediğimi, Hakk’a teslim olduğumda anladım.
Ben ne çok gerildiğimi, kendimi tutmakta zorlandığımda anladım.
Ben hiç gerilmediğimi, yüzde yüz haklı olduğumda anladım.
Ben ne çok acı çektiğimi, hak etmeyene hak etmediğini verdiğimde anladım.
Ben hiç acı çekmediğimi, karşımdakine olan duygularımı öldürdüğümde anladım.
Ben ne çok sır sakladığımı, bildiklerimi düşündüğümde anladım.
Ben hiç sır saklamadığımı, hislerimi yazıya döktüğümde anladım.
Ben ne çok istendiğimi, beklenirkenki hazırlıkta anladım.
Ben hiç istenmediğimi, bedenin diline dikkat ettiğimde anladım.
Ben ne çok özlediğimi, içimdeki kıpırtıda anladım.
Ben hiç özlemediğimi, sesime yansıyan durgunlukta anladım.
Ben ne çok aldandığımı, hatalarımı tekrarladığımda anladım.
Ben hiç aldanmadığımı, kendimi emniyette hissettiğimde anladım.
Ben ne kadar aldatıldığımı, tecrübelerimi es geçtiğimde anladım.
Ben hiç aldatılmadığımı, samimi bir yüreği bulduğumda anladım.
Ben ne kadar vazgeçtiğim şey olduğunu, geriye dönüp baktığımda anladım.
Ben vazgeçemediklerimin olduğunu, elimden alınmaya çalışıldığında anladım.
Ben ne kadar önemsendiğimi, örnek alındığımda anladım.
Ben hiç önemsenmediğimi, isteklerim es geçildiğinde anladım.
Ben ne kadar işitildiğimi, anlaşılıp anlatıldığında anladım.
Ben hiç anlaşılmadığımı, yapmadığım ve söylemediklerimle yargılandığımda anladım.
Ben ne kadar hissettiğimi, hislerimin farkına vardığımda anladım.
Ben hiç hissetmediğimi, beklemediğim derecede şok yaşadığımda anladım.
Ben ne çok istediğimi, elde edemediğimde yıkıldığımda anladım.
Ben hiç istemediğimi, olmadığına aldırmadığımda anladım.
Ben ne çok yorulduğumu, yatağıma sırt üstü uzandığımda anladım.
Ben hiç yorulmadığımı, ne kadar çok şeyi isteyerek yaptığımda anladım.
Ben ne çok kıskanıldığımı, haksız taşlandığımda anladım.
Ben hiç kıskanılmadığımı, sevincimle sevinildiğinde anladım.
Ben ne çok şükrettiğimi, rahmetin yağmışçasına arttığında anladım.
Ben yeteri kadar şükretmediğimi, elimde olanı da kaybettiğimde anladım.
Ben ne çok şikâyet ettiğimi, sorunlarım katmerlendiğinde anladım.
Ben hiç şikâyet etmediğimi, insanların şikâyet ettiklerini dinlediğimde anladım.
Ben çok güldüğümü, bakışların bana çevrildiğini gördüğümde anladım.
Ben hiç gülmediğimi, yaşananın bende bıraktığı izin derinliğini hissettiğimde anladım.
Ben çok ağladığımı, aynada suratımı gördüğümde anladım.
Ben hiç ağlamadığımı, düşmanlarımla karşılaştığımda anladım.
Ben hiç yılmadığımı, tekrar tekrar denediğimde anladım.
Ben çok yıldığımı, parmağımı bile oynatmadığımda anladım.
Ben sayıldığımı, hürmet gördüğümde anladım.
Ben hiç sayılmadığımı, her söylediğime itiraz edildiğinde anladım.
Ben çok yanıldığımı, ısrarcı olduğumda anladım.
Ben hiç yanılmadığımı, gönüllülüğe prim verdiğimde anladım.
Ben çok zengin olduğumu, parası olup imanı olmayanı gördüğümde anladım.
Ben hiç zengin olmadığımı, ihtiyaç sahiplerine yetemediğimi gördüğümde anladım.
Ben ne çok şey istediğimi, isteklerimi sıraladığımda anladım.
Ben hiçbir şey istemediğimi, istediklerimin olmazsa olmazlar olduğunu anladığımda anladım.
Ben terk edildiğimi, yalnız bırakıldığımda anladım.
Ben hiç terk etmediğimi, terk edilmedikçe terk etmediğimde anladım.
Ben çok kırıldığımı, içimdeki cam kırıklarına bastığımda anladım.
Ben hiç kırılmadığımı, takılmamam gerektiğiyle muhatap olduğumda anladım.
Ben ne kadar çok suçlandığımı, hakkımda söylenenlerin uçukluğunu öğrendiğimde anladım.
Ben hiç suçlu olmadığımı, sükûnetimi koruyabildiğimde anladım.
Ben ne çok korktuğumu, ahiretimi kaybedersemi anlık düşündüğümde anladım.
Ben hiç korkmadığımı, ölümden veya öldürülmekten korkmadığımda anladım.
Ben ne çok düşündüğümü, düşündüklerimi eyleme dökmeye kalktığımda anladım.
Ben hiç düşünmediğimi, düşünmemin sonuçsuz kalması neticesinde, vazgeçmeyi seçtiğimde anladım.
Ben çok acı çektiğimi, hastalıklarımla cebelleştiğimde anladım.
Ben hiç acı çekmediğimi, onlara karşı olan duygularımı öldürdüklerimin yaptıklarına aldırmadığımda anladım.
Ben ne kadar tecrübeli olduğumu, faydasını gördüğümde anladım.
Ben hiç tecrübem olmadığını, zorlandığımda anladım.
Ben çok duygulu olduğumu, duygularımın incitildiğini anladığımda anladım.
Ben hiç duygusal olmadığımı, her katledilmek istendiğimde, yeniden doğduğumda anladım.
Ben çok akıllı olduğumu, Rabbimi her andığımda, hissettiğimde, itaat ettiğimde anladım.
Ben hiç akıllanmadığımı, hata denizine düşüp tevbe küreklerine asılarak kıyıya çıkmaya çalıştığımda anladım.
Ben bu dünyayı sevmem gerektiğini, ahireti bu dünyada kazanacağımı bildiğimde anladım.
Ben bu dünyayı sevmemem gerektiğini, ahireti daha çok sevmem gerektiğini öğrendiğimde anladım.
Ben anlamın anlamını anlayamadığımı, O bana anlattığında anladım.
Ben anlamın anlamını kaybettiğini, O’nsuz yaşamaya çalışanları gördüğümde anladım.
Ben yürekli olmam gerektiğini, yüreğin sahibine adandıkça anladım.
Ben yüreksiz olmamam gerektiğini, yüreksizlerin yüreksizliğinden nefretle dolduğumda anladım.
Ben zulmettiğimi, kendimi mahvettiğimde anladım.
Ben hiç zulmetmediğimi, yanlış anlaşıldığımın anlaşıldığı anlarda anladım.
Ben niyetimin temizliğini, Rabbimin biliyor olması ile rahatladığımda anladım.
Ben niyetimin bozulduğunu, hayal kırıklığı yaşadığımı fark ettiğimde anladım.
Ben affedildiğimi, hatamı bir daha yapmaz olduğumda anladım.
Ben affedilmediğimi, hatalarım başıma kakıldığında anladım.
Ben özlendiğimi, çağırdığımda uçarak gelindiğinde anladım.
Ben hiç özlenmediğimi, arayıp soramasam da hatırlanmadığımda anladım.
Ben gerçekten inandığımı, sonuna kadar vazgeçmediğimde anladım.
Ben hiç inanmadığımı, şüphelere gark olduğumda anladım.
Ben ne çok değiştiğimi, dünden farklı günler yaşamaya başladığımda anladım.
Ben hiç değişmediğimi, doğruyu bulup sarıldığımı gördüğümde anladım.
Ben gerçekten bıktığımı, anmaz, yapmaz, söylemez olduğumda anladım.
Ben hiç bıkmadığımı, Kur’an okumaktan bıkmadığıma şahit olduğumda anladım.
Bıkmamın mümkün olmadığı bir kitabı indiren Rabbime hamd eden ben,
Seni de bu ikrama bu satırlarla davet ederken,
‘Gel!’ diyorum.
‘Her şeyi ve herkesi bırak gel!’
Ben bu dünyadan bugüne dek neler anladım anlattım.
Senin neler anladığını doğrusu bilmem mümkün değilse de,
Üç aşağı beş yukarı pek farkı olduğunu düşünmüyorum.
Ama şunu adım gibi biliyorum ki,
O ben ve seni,
Benim beni, seninse seni bildiğinden çok daha iyi biliyor öyle değil mi?
Doğrusu bunu tartışmaya gerek bile duymuyor,
Dileyen inansın, dileyen inkârda dirensin,
Fakat ömür bittiğinde,
‘Eyvah!’ dememek için,
‘Biz’ olalım diyorum!
Selâm olsun benlikten geçip,
Huzura divan duranlara,
Eyvallah Kardeşler!
Hatice Dilek Cengiz
‘Sarp yokuş II’ adlı kitabından Alıntıdır.