FARKIMIZI FARK ETTİRMENİN ZAMANI!
Gelin hep birlikte farkın ne olduğu üzerine düşünelim.
Fark dediğimiz şey ayrıntılar değil mi?
Peki ya ayrıntılar ne öyle ise?
Ayrıntıları belirleyen, belirleten, belirlenmesin de rehberlik eden ne?
Siz yorulmayın ben söyleyeyim.
Farkımız inancımız olmalı kardeşler.
Ayrıntılar mı?
Tüm davranışlarımız!
Tarzımız, tavrımız, duruşumuz, bakışımız, gülüşümüz, sevişimiz, seçişimiz.
Okuyuşumuz, öğrenişimiz, anlatışımız, anlayışımız, anlamlandırışımız.
Algımız, fikrimiz, zikrimiz, hedefimiz, niyetimiz, ilkelerimiz.
Bu liste uzar gider değil mi?
Peki biz bu liste de sıralanan veya sıralanmasına bile gerek olmayan kaç konuda,
Farkımızı ortaya koyduk, koyabildik, koymak için direndik, bu güne dek.
Sahi sabrın aslında ‘hakta direnmek’ olduğunu bildik mi?
Yoksa vur başına al lokmasını ağzından tarzında dalaverelere kandık,
Ve kendimizle birlikte,
Bize inanan çok kişiyi de yaktık mı?
Hiç düşünmeden, aldırmadan, korkmadan.
En son ne zaman,
Size sunulan kötü bir teklife, hayır dediniz?
En son ne zaman,
Bilinçli bir tercihte bulunup, işte olması gereken bu dediniz?
En son ne zaman,
Birinci derecede sorumluluğunuz olan konuları, birilerine devretmeden yük aldınız?
En son ne zaman,
İnsanlıktan nasibi olmayanlarla olan ilişkinizde, siz haktan yana tavır alıp kazandınız?
En son ne zaman,
En yakınlarınızı, mutluluktan uçurdunuz?
En son ne zaman,
Arkanızda kimsecikler olmasada, pes etmediniz?
En son ne zaman,
Hile veya rüşvet teklif edildiği halde, reddettiniz?
En son ne zaman,
Herkes susarken, siz hakkı olması gerektiğince, tebliğ ettiniz?
En son ne zaman,
Rabbinize tüm kalbinizi samimiyetle açıp, tüm geçmişinize tevbe ettiniz?
En son ne zaman,
Bir mazlumun mağduriyetini gidermenin zevkini, iliklerinize kadar hissettiniz?
En son ne zaman,
Güvenin, vefanın, şefkatin kuruyup çatlamış toprağına, su verdiniz?
En son ne zaman,
Önce ben demeyip onu, sevdiklerinizi öncelediğinizi, uykusuz kalarak belgelediniz?
En son ne zaman,
Bildiğiniz konuda konuşmaktan korkmayıp, hüccet gösterdiniz?
En son ne zaman,
İslam’ın izzeti adına, en doğrusuna, ve en güzeline, ‘Rabbim beni muvaffak kıl!’ dediniz?
En son ne zaman,
Üzerinizdeki nimetlerin hesabını düşünüp, titrediniz?
En son ne zaman,
Ağlarken gülebilip ‘buyur kardeş derdin ne?’ diyebildiniz?
En son ne zaman,
Allah’tan başka güç olmadığını tüm benliğinizde hissedip, iman tazelediniz?
En son ne zaman,
Kendinize ‘artık çocuk olmadığını anla ve büyü’, dediniz?
En son ne zaman,
Hayatı veren adına yaşamanız gerektiği bilinciyle, gereksiz yüklerinizi, indirdiniz?
En son ne zaman,
Kapasitenizi tam kullanma kararı alıp, mazeretleri defterinizden sildiniz?
En son ne zaman,
Yüzünüze bakıp, karalıklarına makyaj yapmak yerine temizlemeyi, tercih ettiniz?
En son ne zaman,
Sizi gerçekten seven ve değer verenlere gereken değeri verdiğinizi, gösterdiniz?
En son ne zaman,
Canlı cansız her şeyin size şahit olduğu farkındalığını kuşanıp, ürperdiniz?
En son ne zaman,
Ümidi, emeği, yemeği olmayan bir yoksuna, Rabbin size olan ihsanını, ikram ettiniz?
En son ne zaman,
En zor anınızda bile şikayet etmeyerek,O’ndan razı olarak, O’nu razı etmeyi, seçtiniz.
En son ne zaman,
Bir kır çiçeğine dokundunuz ve kokladınız?
En son ne zaman,
Bir karıncaya yol verip, selamlaştınız?
En son ne zaman,
Bir ölüye temas edip, vedalaştınız?
En son ne zaman bir hastayı ziyaret edip, acısını unutturdunuz?
En son ne zaman,
Nerede yanlış yaptım diyerek başınıza gelenlerdeki hikmeti aradınız?
En son ne zaman,
Alıcı gözle kendinize bakıp, ‘ben bu benden razı mıyım?’ sorusunu sordunuz?
En son ne zaman,
Çelik çomak değil, hayat memat meselesi olan konuları masaya yatırdınız?
Peki sonuçta ne oldu?
Farklı bir hayata ‘merhaba!’ diyebildiniz mi?
Eğer diyebildiyseniz,’ size selam olsun!’
Değilse, bilin ki yok kimseden farkınız!
Hatice Dilek CENGİZ
“Sarp Yokuş 2 “adlı kitabından alıntıdır