Has Kullar;
247- İnanır ve imanına haksızlık bulaştırmaz. En büyük haksızlığın Allah’ın yaratan, yöneten, bilen, rızıklandıran, öldürecek ve yeniden diriltip hesap soracak olan olduğuna, aldırmadan yaşamak olduğunu bilir. Etrafında bu güne dek pek çok insanın ‘Kul hakkından korkarım!’ dediğini duymuştur. Fakat aynı insanların Rabbinin hukukunu nasıl rahat çiğnediğini görmek onu düşündürür. Rabbinin hatırını ve hakkını yok sayanların, insan hak ve hukukundan dem vuruyor olması, ona inandırıcı gelmez. Bu gibiler arasında yaşarken, Rahman’a gereği gibi inanıp dayanmanın gücünü ve rahmetini iliklerine kadar hisseder. Ancak bu inançla insanın kendini güvende hissedebileceğinin farkındadır. Gerçekte doğru yolu bulanların, şirk koşmaksızın iman edenler olduğunu bilmek, onu olgun ve tutarlı insan haline getirir. Çevresindekilerin kaygı, korku, stres ve öfke nedenlerini anlayıp, onlara gerekeni, gerektiği şekilde ve zamanda anlatmak, ona göre bir insanlık görevidir. Büyük resmi, sade ve açık kelimelerle ortaya koymak, onun belki de en çok yapmayı sevdiği ve görev bildiği işidir.
248- Allah’ı gereği gibi tanımayanların, ‘Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmedi!’ diyerek vahyi inkar edeceklerini bilir. Onlara düşünce sistemlerindeki çelişkileri tek tek anlatır. Önceki kitaplara inanan bir takım insanların, işlerine gelmediği için son kitabı yok saymaya çalıştıklarının farkındadır. Önceki kitaplardan bildikleri bazı gerçekleri sakladıklarının da şuurundadır. Son kitabın ise atalarının bile bilmediği yahut bilemediği gerçekleri öğrettiğini anlatır. Onları battıkları bataklıkta debelenir halde bırakır. Değil bataklığa girmek, etrafına bile yaklaşmaz. Bastığı yer daima sağlamdır.
249- Kuran’ın çok değerli mübarek bir kitap oluğunun ve önceki kitapları tasdik ettiğinin bilincindedir. Aksini iddia edenlerle, gereksiz polemiklere girmez. Kitaba uygun yaşamanın ona katacağı erdemlerin farkındadır. Son kitabın önceki kitaplarla ilgili verdiği bilgileri esas kabul eder. Namazlarını halkıyla kılmak onun Rabbi ile olan bağını sağlamlaştırır. Namazlarını aksatmaz. Namazın devamlı ve düzenli olarak hem bedenine hem nefsine ciddi bir eğitim niteliği taşıdığının şuuruyla, dinç ve iradeli bir hayat sürmeyi başarır. Onun asli görevinin inanmak ve inandığı doğrulara Mekke ve çevresindekileri davet etmek olduğunun fevkindedir.
250- İnsanlardan bazılarının Allah’a karşı yalan uyduracağını, bazılarının bana da vahiy geliyor diyeceğini, bazılarınınsa ‘Ben de Allah’ın ayetlerinin benzerini söyleyebilirim.’ diyeceğini bilir. Fakat bu tür haddi aşanların ölümlerinin zor olacağını Kuran ona öğretmiştir. Meleklerin bu kişilere ‘ Haydi şimdi de canlarınızı kurtarsanıza! Allah’a iftira atmanın ve ayetlerine karşı kibirlenmenin bedelini ödeyeceksiniz. Bu gün aşağılanacak ve azapla cezalandırılacaksınız.’ diyeceklerini bilir. Kuran’ın bu vb pek çok gayba dair haberleri ile, Rahman’ın insanlığı uyardığının farkındadır. Bu farkındalık dünya üzerinde zulümle abad olunamayacağını ona unutturmadığı gibi, aksine tüm zalimlerin daha ölüm anında acı çekeceklerini bilmenin getirdiği bir bilinçle, zalime ve zulüme direncini arttırır. Sonunun onlara benzememesi için, zerre kadar bile, onlara ve yaptıklarına onay vermez. Onların zulümlerini alkışlamaz, övmez. Çoğunluk onu hiçbir zaman, azınlık haklarını gaspetmek isteyenlerin safına çekemez. Daima Allah’ı ve dinini üstün tutar.
251- İnsanların bir kısmının Cinleri Allah’a ortak koşacağını bilgisi ona Rabbi tarafından öğretilmiştir. Oysaki Kuran’da bu tür insanların ‘Üstelik cinleri de Allah yaratmıştır!’ diyerek yaptıkları işin mantıksızlığı konusunda uyarıldıklarını bilir. Bu tapmanın neticesi olarak haddi aşan kişilerin Allah’a oğullar ve kızlar isnat ettiklerine de şahit olur. Oysa ona göre Âlemlerin Rabbi tüm bu vasıflardan münezzehtir. Bu bilinç onun bulunduğu her yer ve zamanda, Rabbine yakıştırılan bu çirkinliklerle mücadeleye sevk eder. Kim ya da kimler olursa olsun Rabbine iftira atanlarla devamlı bir mücadele içindedir.
252- Kuran’ın kendi kendini tefsir eden bir kaynak olduğunun şuurundadır. Öyleki ayetler geniş geniş açıklanmış olup, ‘Sen ders almışsın!’ denecek kadar anlamak isteyen herkese ayetlerin açılacağını bilir. Bu nitelik Kuran’ın muhteşem özelliklerinden yalnız biridir. Bu nedenle de ömrünü ‘Kitabı kendi başına anlayamazsın!’ diyenlerle mücadeleye adamıştır. Çünkü Rabbinin kitabı kolaylaştırdığını bilir. Kitabı birilerinin tekeline bırakanlar, bırakılmasını savunanlarla olması gereken mesafesini korur. Kitabını gereği gibi korur. Emanetinin hakkını vermek için iyice açıklanmış olan emirlere teslim olur.
253- Her konuda Rabbinden vahyedilene uyar. Ne yerin, ne zamanın, ne konunun, ne olayın, ne niyetin, ne hedefin O’ndan bağımsız düşünülemeyeceğinin farkındadır. Gayesi O’nunla O’nu hoşnut edecek bir hayatı yaşamaktır. O’nsuz bunu başaramayacağını bilir. O’nun hükümlerini hafife aldığı her an, kendisini yahut birilerini çok fazla yüceltmiş olmasının sonucu olarak, hata yapacağınında, acı çekeceğininde, çıkmaza gireceğininde, mutsuz olacağınında farkındadır. Bu nedenlede Rabbinin hükümlerine sımsıkı bağlı yaşayarak mutlu olmayı değil mutmain olmayı hedefler. Bilirki dünyada mutlu olunsa da mutmain olunmadığında, mutluluk diye tanımlanan her şey acıya dönüşebilir. İşte tam da bu sebeple, yalnızca Rabbini hoşnut edecek şeylerle mutmain olması için nefsini eğitmelidir. Nefsini eğitmenin en önemli basamağının da elbette hakkı tanımayan, hakkı duymaya tahammül edemeyen veya ‘Benim doğrum bana yeter, bana anlatma!’ diyenlerden hem yüz hem de yürek çevirmeyi bilmesidir.
254- Allah’ın şirk koşanların iman etmelerini dilemediğini, aksine herkesi dilediği hayatı yaşamakta serbest bıraktığını, sonucunu göze alan herkesin de her istediğini yapabileceği bir irade vererek, kimseyi kulu olmaya zorlamadığını bilir. Elini, dilini ve kalbini bu gibilerle meşgul etmekten korur. Ne bekçi olur bu gibilere, ne de vekiliymiş gibi savunur.
255- Allah’tan başkasına tapanlara sövmez ki onlarda haddi aşıp Rahman’a sövmesinler. Hiçbir zaman hiçbir yerde taşkınlık yapmaz. Dolayısıyla da taşkınlık yapılmasına da zemin hazırlamaz. Rağmen taşkınlığa maruz kalırsa onurluca susar ve uzaklaşır. Derdini ise Âlemlerin Rabbi ile paylaşır. Dua penceresi hep açıktır. Kapatırsa nefes bile alamayacağını, dar ve sıkıntılı bir hayatın kapısını çalacağını çok iyi bilir. Kimin ne yaptığını, niye yaptığını, niye yapmadığını, niye yapmak istemediğini bilen Rabbine dayanır. Ne de olsa dönüş Rabbime diyerek sabrı kuşanır. Batıl iş yaptıkları halde bu hallerini hoş, doğru, mantıklı zannedenlerle ilgili, Rahmani hikmetin ne olduğunu anlamak için uzun uzun düşünür ve yüreğinin selamette kalması içinse yüreğinin sahibi olan Rabbine yakarır, yakarır, yakarır!
Hatice Dilek Öztürk
Allah razı olsun Kıymetli Hocam.