BULUTLAR VE BİZ
Bazen gökyüzüne baktığınız olmuştur ama lütfen bugünden sonra daha sık bakın.
Aslında sadece göğe değil yere de arıya, çiçeğe, böceğe, kuma, dağa, insana yani her şeye ciddiyetle, ilgiyle, merakla bir bakın, neler keşfedeceksiniz!
Bulutlara her baktığımda, bir zamanlar Peygamber’e inen Cebrail’in ufku nasıl kaplamış olduğunu merak etmişimdir. Âyetleri kalbe nasıl indirdiğini ve Ümmü Eymen’in Allah Rasûlü ölünce “gökle irtibatımız kesildi” deyişindeki hüznünü ve nasıl ağladığını hatırlayıp “Siz hiç değilse birebir şahit” oldunuz deyip ben de hâlimize ağlamışımdır.
Bulutlar sanki benim iç âlemime şahit olmakla kalmayıp adeta sırdaşımdır. Özel şeyler fısıldarlar ara ara. Bazen kara bulutlar görür, “Hüznüm nasıl da yansımış” derim. Bazen pofuduk küme küme bembeyaz pamuk yığınını andırırlar, çocukların pamuk şeker yediği an kadar neşelenir, her birini farklı bir şeye benzetirim. Bazen rüzgârın dağıttığı bulutlarla, sanki bir sulu boya tablo yaparım gökyüzünde.
Farklı şeyleri sembolize eden fırça darbelerini atmış gibi hisseder, eğlenirim. Sıcak bir gülümsemenin bana iyi geleceğini bilmekten midir bilmem gevşerim, duygularımı demlerim.
Bazen mavinin çok farklı tonları arasında keskin çizgilerle derin boşluklar yakalamışım gibi gelir, içine dalmak, evrene açılmak isterim. Bazen gri bulutlarda kararsızlıklarımı görür, kendimle yüzleşir, bir uçağın bırakacağı izlerle sanki “Artık yol bitti sanma, bak yeniden bu noktadan başlayarak farklı başlangıçlar yapabilirsin” derim. Ve bir jet uçağının bıraktığı helezonik şekillerin kısa bir süre sonra kaybolacak buz kütleleri olduğunu hatırlayıp “Nasıl da bana duman gibi görünüyorlar ve ne çabuk da kayboluyorlar” diyerek göründüğü gibi olmayan pek çok şey bulunduğunu, aslının öyle olamayabileceğini hatırlatır kendime, hikmetini bilmediğim konuda konuşmama kararı alırım. “Sakın sadece gördüğünle karar verme!” diye bir talimatı da verdikten sonra gözlerimi yumar, düşüncelere dalarım.
Bazen de deniz bulutlara taşınır sanki, göğün maviliğinde dalgaları ararım.
Ya geceler; bazen katran gibi simsiyah sarar üstümüzü. “Böyle gecelerin sabahının mutlaka olacağını bilmek bile yetmeyecek mi bana?” derken kendimi seccademe bırakır, ağlar, ağlar, ağlarım… Mevla’ma sığınırım! Bir yıldız ararım bir tane de olsa fakat nafile. Bazen bir sis kaplar, karanlık yetmezmiş gibi gören göz bile işe yaramaz. “Göz olsa ne yazar, gösteren Allah. O izin verirse görebiliyorsun işte!” derim. Bazı günler, yıldızlarla doludur koca feza. Kimi bir sim kadar küçük, kimi daha büyük. Ahenkle yanıp sönerler. Kimi yeşilimsi, kimi sarımsı, kimi beyaza yakın bir ışık saçar. Ay bir çörek gibi parlar yıldızlardan aldığı ödünç ışıkla. Nasıl cömertçe, kardeşçe eğlendiklerine bakar, sohbetlerine kulak verir, “Sizin de benim de Rabbim bir” deyip şükreder, iman ehli olduğuma sevinirim. Sonra aya oturup göğün boşluğunda sallandığımı hayal ederim. Çocukken ne de çok sallanmayı sever ve “uçur, uçur” dermişim anneme. Rabbim belki cennet bahçelerinde uçurur bizi annelerimiz ve tüm sevdiklerimizle hatta belki göklerde. Her dilekte bulunduğumuz şey olacak ise eğer, sınırsız hayal kurabiliriz değil mi?
Gökle sohbet işte böyle sürüp gider. Bir başka gün toprakla, başka bir gün yağan yağmurun elime düşen damlaları ile Allah Rasûlü gibi “Ahdini yeni yaptın Rabbinle biliyorum. Sen şahit ol ki ben de Rabbimi unutmadım” der, tebessüm edip selamlaşırım. Şehrin keşmekeşinden yorulduğunuz, insanlardan uzaklaşmak istediğiniz anlarda, çok uzaklara gitmeden, kulağınızla, gözünüzle ve kalbinizle kopun içinde bulunduğunuz andan, evrene dâhil olun.
Kendinize şöyle bir tepeden bakar gibi kuş bakışı ile bakın. Sorunlarınızı küçültün, şükrünüzü ve hamdınızı ise büyütün ve sığının O’na. O, sizi hiçbir zaman terk etmez ve size asla darılmaz. Öyleyse size verdiği müjdeli haberlerle sevinin. Sadece sabırla bekleyin. Beklerken de tembellik etmeyin. Tamam mı? Anlaştık mı?
Evet dediğinizi duymak istememden midir acaba, yürekten bir evet dediğinizi duyuyorum. Duanızı daima O’na yapın, hiç mutsuz olmazsınız. Elbette beklemeyi bildiğiniz sürece. Belki bu dünyada olmayacak istedikleriniz ama size sonsuzluk diyarında ne gibi güzellikler sunmasını istiyorsanız, haydi şimdi dilemeye başlayın. Fakat bütün bunlar davetli listesinde yer almanıza bağlı. Haydi, daha adınızı yazdırmadınız mı? Samimi iseniz gösterin bu samimiyetinizi. Kâinatın Rabbinden davet var. Sakın ola hafife alıp ihanet etmeyin!
Hatice Dilek Öztürk